Bir zamanlar böyleydik

Yaşanmış düşündürücü ve duygulandığımız yazılar.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
Daussila
Slow Friend
Slow Friend
Mesajlar: 16
Kayıt: 18-07-2006 11:39
Konum: TR Kargı

Bir zamanlar böyleydik

Mesaj gönderen Daussila »

BİZ TÜRKLER
Faziletliydik: *Kimsenin malına, mülküne göz dikmezdik. Kimsenin namuşuna
yan bakmazdık. Hırsızlık nedir bilmez, dilenciliği meslek edinmez, kimseyi de küçümsemezdik.

*Dürüsttük:* Bir zamanlar Londra Ticaret Odası'nın en görünür yerinde şu
mealde bir tavsiye levhası asılıydı: "Türklerle alışveriş et, yanılmazsın."


*İtibarlıydık:* Bir zamanlar Hollanda Ticaret Odası'nın toplantılarında
oylar eşit çıkınca Osmanlılarla alışverişi olan tüccarın oyu iki sayılır, onun dediği olurdu.
**

*Temizdik:* Yere bile tükürmezdik. Hatta, Osmanlı askeri teşkilatını
Avrupa'ya tanıtmasıyla meşhur Comte de Marsığil, yere tükürmedikleri için atalarımızı şöyle eleştiriyor: "Türkler hiç bir zaman yere tükürmezler. Daima yutkunurlar. Bunun için de saçlarında sakallarında bir hararet olur ve zamanla saçları, kaşları, sakalları dökülür."
üreticiydik:* Kurak günlerde ücretle adamlar tutup sokaktaki ulu ağaçları sulatır, göçmen kuşların yorgunluk atması için saçak altlarına kuş sarayları
yapardık. Bunlara öyle çok örnek var ki, saymakla bitmez.

*Harama el sürmezdik:* Fransız muellif Motray, 1700'lerdeki halimizi şöyle
anlatıyor: "Türk dükkânlarında hiç bir zaman tek meteliğim kaybolmamıştır. Ne zaman bir şey unutsam, hiç tanımadığım dükkâncılar arkamdan adam koşturmuşlar, hatta bir kaç kere Beyoğlu'ndaki ikametgâhıma kadar gelmişlerdir."

*Medeni idik:* İngiliz sefiri Sor James Porter ise, 1740'ların Türkiye'si
için şunları söylüyor: "Gerek Istanbul'da, gerekse imparatorluğun diğer şehirlerinde hüküm süren emniyet ve asayiş, hiç bir tereddüde imkân bırakmayacak şekilde isbat etmektedir ki, Türkler çok medeni insanlardır."

*Dosdoğruyduk:* Fransız generallerden Comte de Bonneval ise, şu hükmü veriyor:
"Haksızlık, murabahacılık, inhisarcılık ve hırsızlık gibi suçlar,
Türkler arasında meçhuldur. Öyle bir dürüstlük gösterirler ki, insan çok defa Türklerin doğruluklarına hayran kalır."

*Hırsızlık nedir bilmezdik:* Fransız muellif Dr. Brayer,1830'ların
Istanbul'unu getiriyor önümüze: "Evlerin kapısının şöyle böyle kapatıldığı ve dükkânların çoğunlukla umumî ahlâka itimaden açık bırakıldığı Istanbul'da her sene azamı beş-altı hırsızlık vak'ası görülür." Ubicini Dr. Brayer'i şöyle doğruluyor: "Bu muazzam payitahtta dükkâncılar, namaz saatlerinde
dükkânlarını açık bırakıp camiye gittikleri ve geceleri evlerin kapısı basıt bir mandalla kapatıldığı halde, senede dört hırsızlık vakası bile olmaz. Ahalisi sırf Hiristiyan olan Galata ile Beyoğlu'nda ise hırsızlık ve cinayet vak'aları olmadan gün geçmez."

*Naziktik:* Edmondo de Amicis isimli Italyan gezgini, yine 1880'lerin "biz"
ini anlatıyor bize: "Istanbul Türk halkı Avrupa'nın
en nazik ve en kibar
insanlarıdır. Sokakta kavga enderdir. Kahkaha sesi nadirattan işitilir. O kadar müsamahakârdırlar ki; ibadet saatlerinde bile camilerini gezebilir, bizim kiliselerde gördüğünüz kolaylığın çok fazlasını görürsünüz."

*Cihana örnektik:* Türkiye Seyahatnâmesi'yle meşhur Du Loir'un 1650'lerdeki
hükmü şöyle: "Hiç şüphesiz ki, ahlâk bakımından Türk siyasetiyle medeni hayatı bütün cihana örnek olabilecek vaziyettedir." Şefkatimiz yalnızca insana yönelik değildi, hayvanları, hatta bitkileri bile kapsıyordu. Hayata
karşı saygılıydık: Bu konuda dilerseniz Elisee Recus'u dinleyelim, bize 1880'lerdeki halimizi anlatsın: "Türklerdeki iyilik duygusu hayvanları dahi kucaklamıştır. Bir çok köyde eşekler haftada iki gün izinli sayılır... Türklerle Rumların karışık olarak yaşadığı köylerde ise bir
evin hangi
tarafa ait olduğunu kolaylıkla anlayabilirsiniz. Eğer evin bacasında leylekler yuva yapmışsa, bilin ki o ev bir Türk evidir." (Küçük Asya, c. 9)

*Hayırseverdik:* Comte de Marsigli'yi tekrar dinleyelim: "Yazın Istanbul'dan
Sofya'ya giderken dağlardan anayol üzerine inmiş köylülerin yolculara bedava ayran dağıttıklarına şahit oldum." Aynı muellif, ceddimizin hayırseverlikte fazla ileri gittikleri kanaatindedir. Şöyle diyor: "Fakat şunu da itiraf
etmeliyim ki, bu dindarane hareketlerinde biraz fazla ileri gitmektedirler. İyiliklerini yalnız insan cinsine hasretmekle kalmayıp,hayvanlara ve hatta bitkilere bile tesmil ederler." Bu tespiti, İslâm ve Türk düşmanı avukat Guer misallendiriyor: "Türk şefkati hayvanlara bile samildir" dedikten sonra
şu örneği zikrediyor: "Hayvanları beslemek için vakıflar ve ücretli adamları vardır. Bu adamlar sokak başlarında sahipsiz köpeklere ve kedilere et dağıtırlar. Sokaktaki ağaçların
kuraklıktan kurumasını önlemek için bir
fakire para verip sulatacak kadar kaçık müslümanlara bile rastlamak mümkündür..." "Kaçık" lığın kaynağını da veriyor adam: "Bir çokları da sırf azad etmek için kuşbazlardan kuş satın alırlar. Bunu yapan bir Türk'e bir gün yaptığı işin neye yaradığını sordum. Küçümseyerek baktı ve şu cevabı
verdi: "Allah'ın rızasını tahsile yarar."
*Galiba geçmişimizden uzaklaşmak bize çok pahalıya patladı. Ne dersiniz ?...
insan gittiği yere kültürünü ve karakterini de beraberinde götürür!..
[img]http://img135.imageshack.us/img135/6531/sffoy5.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
g_burcak_s
Fast Friend
Fast Friend
Mesajlar: 165
Kayıt: 12-07-2006 16:03

Mesaj gönderen g_burcak_s »

maalesef bir zamanlar
Kullanıcı avatarı
grace
Best of TurkiyeForum
Best of TurkiyeForum
Mesajlar: 3676
Kayıt: 13-02-2006 13:55

Mesaj gönderen grace »

Azınlıkta da olsa bazılarımız hala bu özelikleri taşımakta..
Yaşamak ne güzel şey;
Anlayarak usta bir kitap gibi
Bir sevda şarkısı duyup
Bir çocuk gibi şaşırarak yaşamak..

Nazım Hikmet
Kullanıcı avatarı
batuhan1907
Slow Friend
Slow Friend
Mesajlar: 28
Kayıt: 27-06-2006 17:02
Konum: İstanbul

Mesaj gönderen batuhan1907 »

Adı üstünde bir zamanlar.
Cevapla
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 4 misafir