MESLEK “kimlerin elinde ve nereye gidiyor” diye bin defa söylenen bir tümce vardır yaşama dair. Fakirlik sınırında yaşayan ve fakat meslekleri anıldığında gururları, onurları ile başları dimdik duran bir ordudan bahsediyorum. Her yerde rastlayamazsınız onlara ama onlar her yerdedir. Ülkenin gözü-kulağı olan, gündemi dünyada ve yurtta takip edip halkı her şeyden haberdar eden, bunu yaptığına da yapacağına da bin defa pişman edilse de vazgeçmeyen bir ordudur onlar. Oturduğunuz yerden, sigaranızı keyifle tüttürürken, yada kahvenizi yudumlarken ayağınıza kadar gelen haberlerin nasıl hazırlandığını bir düşünün. Bu insanların bir çoğunun teri mürekkep ve kağıt kokar. Bazılarının da koltuk ve parfüm kokusu ağarlıklı değişik kokuları vardır. Onlar sınıf ayrımını en rahat kullanma yetkisini elinde tutanlardır. Hafta sonları spor yaparlar, temiz giyinirler ve “hak ve ticket ” yiyerek beslenmeye gayret ederler. Aynı sıfatı taşırlar. Başarılar onlara mal olur, “güzel ve idealist” insanlarla konuşurlar ve sevişirler. Primlerini, aylıklarını, sigortalarını ve hatta yemek kuponlarını kırptıkları habercilere de insafa gelip haklarını lütuf eylerken, geçen yıllardan kalan alacaklarından feragat edeceğine dair imzalı kağıt alırlar. Açılan davalarda bile kendi muhabirlerini, yıllarca beraber emek sarfettiği arkadaşlarına karşı “yalancı şahitliğe” zorlarlar. Bunlar uzaylı değil ama aramızda da değil. Tam tepemizde. Şöyle bir etrafa baktığınızda sadece gerçek gazeteciler görebilir onları. Yani mağdur olanlar.
Davetlerde, kokteyllerde tebaalarıyla boy gösteren bu zevatlara imrenerek bakar yurdum insanı. Onlar içerde sefahatta iken, kapı önünde, yağmuru, çamuru ve açlığı bir kenara koyarak bekleyen, aynı yurdum insanı tarafından fark edilmez bile. Dilerim fark etmezler ayrıca. Çünkü “bilgililer ilgisiz, ilgililer çaresiz…”
İşte Türkiyede gazetecilik gerçeği...[/left]
Bu başlığı okuyunca içeride asparagas olduğunu düşündüm. İşte varın siz düşünün gazeteciliğin ne boyuta ulaştığını. Geleceğin gazetecisiyim evet. Tek kişilik ordu kavramı saçma gelir kulağa ama gazetecilik denince gerçek haber, tarafsız yorum ve önyargısız yaklaşım anlarım ben. Umarım gelecekte okuma ihtimaliniz olan yazılarımda bunları tekrar dile getirebilirim. Tabii dayatmalar, yıldırmalar vs vs gibi etkenlerden sıyrılabilirsem.
Medyayı her daim eleştirdim, görselveya yazılı olsun; medya gerçekten büyük bir güç ve ne derse o oluyor maalesef. İnsanların gözünü açmak da kapatmak da medyanın işi. Tüm bu gerçekleri bile bile gazetecilik mesleğine atılmak ya da yan dallarından birinde çalışmak gerçekten zor. Ama diyorum ki dürüst insan dürüst gazetecilik.
Alamut, ince bir konuya deginmissin. Gazetecilik zor zenaat ülkemizde. Ki cok degerli bir meslek olmasina karsilik. Cünkü; toplum onlarin sayesinde bilgileniyor.
Hele ki böyle bir meslekte, calismalarin basarisini alabilmek.. Zor..
Bir de yapilan calismalarin boyutlari geliyor akla..
Umarim Türkiye' deki bu gercek, zor da olsa degisir!