Genç adam iyi bir terziymiş. Bir dikiş makinesi ve küçücük bir dükkanı
varmış. Sabahlara kadar uğraşıp didinir ama pek az para kazanırmış.Çok soğuk
bir kış gecesi dükkanı kapatırken elektrik sobasını açık unutmuş ve çıkan
yangın onun felaketi olmuş. Artık ne bir işi varmış ne de parası.Günler boyu iş
aramış ama bulamamış. Yük taşımış,bulaşıkçılık yapmış,yine de evinin kirasını
ödeyecek kadar para kazanamamış. Sonunda ev sahibinin de sabrı taşınca,
küçük bir bavula sığan eşyalarıyla sokakta bulmuş kendini.Mevsim kış, hava
ayaz olsa da genç adamın köşedeki parktan başka gidecek yeri yokmuş. Bir
sabah iş arayacak derman bulamamış bacaklarında.
Açlıktan ve soğuktan bitkin bir şekilde bankta otururken, kocaman bir araba
yanaşmış kaldırıma.Arka kapıyı açmaya çalışan şoförü kızgınlıkla yana itmiş
arabadan inen yaşlı adam,
"Yalnız bırakın beni,parkta dolaşırsam belki sinirim geçer" diye söylenmiş.
Zengin bir işadamı olduğu her halinden belli olan ihtiyar, birkaç adım attıktan
sonra bankta titreyen terziyi görmüş.Terzi, adamın üzerindeki paltoya
bakıyormuş dikkatle. Birden siniri geçiveren ihtiyar,
"Zavallı adamcağız kim bilir nasıl üşüyordur, ona nasıl yardım etsem
acaba?"diye düşünmeye başlamış.
Oysa terzinin düşlediği paltonun sıcaklığı değilmiş. O, çok kalın ve
kaliteli bir kumaştan üretilen bu paltonun sahibine hiç de yakışmadığını ve onun
vücuduna uygun şekilde dikilmediğini düşünüyormuş.
Yaşlı işadamı terzinin yanına yaklaşıp,
"Ne o evlat, bu ayazda parkta donmuşsun. İstersen paltomu
sana verebilirim" deyince,
"Hayır,teşekkür ederim. Ben sadece bu paltonun size
göre olmadığını düşünüyordum.Kumaşı fazla kalın ve sizi olduğunuzdan şişman
göstermiş" diye cevap vermiş terzi.
Yaşlı adam bu cevabı alınca hayli şaşırmış. Çünkü o da üzerindeki paltoya onca
para ödediği halde kendisine bir türlü yakıştıramıyormuş.
"Soğuktan titrerken nasıl böyle bir şeye dikkat edebiliyorsun?"diye soran yaşlı
adam,
"Ben terziyim" cevabını alınca
"Benimle gel,hayat hikayeni yolda anlatırsın" diyerek arabaya bindirmiş bizim terziyi.
Bu karşılaşma, terzinin hayatındaki dönüm noktası olmuş.Böyle yetenekli bir
insanın işsiz ve evsiz kalmasına çok üzülen iyiliksever yaşlı adam,terziye bir
dükkan açmasına yetecek kadar para vermiş. Bunun karşılığında tek istediği
kendi giysilerini bu genç adamın dikmesiymiş. Terzi yeniden bir işe hem de
kendi işine başlamanın heyecanıyla deliler gibi çalışmaya başlamış. Bu arada
yaşlı işadamı da desteğini esirgemiyor, onu kendi çevresinden zengin kişilerle
tanıştırarak yeni siparişler almasını sağlıyormuş.Küçük dükkan önce kocaman
bir modaevine dönüşmüş, sonra da pek çok ünlü marka için üretim yapmaya
başlamış. Terzi artık "ünlü işadamı" diye anılır olmuş.
Bir gün ihtiyar adam onu ziyarete gitmiş.Terzi çok büyük bir iş bağlantısı
yapmak üzere yurt dışına gidecekmiş ve uçağa yetişmesine az bir zaman
varmış. Biraz sohbet ettikten sonra yaşlı adam birden fenalaşmış, kalp krizi
geçiriyormuş. Hemen bir ambulans çağırılarak hastaneye kaldırılmış.Yeni
işadamımız ise büyük işi kaçırmak istemediği için uçağa yetişmiş.Yaşlı adam
krizi atlatmış ve uzun süre hastanede yatmış, bir yandan da sadece bir kez
telefon ederek durumunu soran terziyi bekliyormuş.
Fakat terzi daha çok para kazanmak için oradan oraya koştururken bir türlü
yaşlı adamı ziyarete gidememiş. Aradan o kadar uzun bir süre geçmiş ki bu
sefer de utancından yaşlı adamın kapısını çalamaz olmuş.
Bir süre sonra terzinin işleri yolunda gitmemeye başlamış. Fabrikalarını
kapatmak zorunda kalmış ve elinde kala kala yine küçücük bir dükkan kalmış.
Utana sıkıla yaşlı adama koşmuş hemen nerede hata yaptığını sormak için. Son
derece kırgın olan ihtiyar yine de onu kabul etmiş ama anlatacağı öyküyü
dinledikten sonra hemen çıkıp gitmesini istemiş.
Ve başlamış anlatmaya:
"Bir zamanlar fakir bir oduncu varmış.Ormandaki bir kulübede yaşar ve odun
keserek hayatını kazanırmış. Bir gün kulübesinde yangın çıkmış ve bu yangın
bütün ormanı kül etmiş. O çevrede kimse ona güvenip iş vermeyince, çıkınını
alan oduncu, eşeğine binip yola koyulmuş. Ağaçların arasında yürürken birinin
kendisine seslendiğini duymuş.Başını kaldırınca konuşanın bir bülbül olduğunu
görmüş.Bülbül ona "Senin haline çok üzüldüm, şimdi öyle bir büyü yapacağım ki
eşeğin çok güzel şarkı söylemeye başlayacak, sen de onunla gösteriler yapıp
çok para kazanacaksın" demiş. Gerçekten de eşek birbirinden güzel şarkılar
söylemeye başlamış.Oduncu o şehir senin bu kasaba benim dolaşıp eşeğine
şarkı söyletiyor ve herkes onları izlemek için birbiriyle yarışıyormuş.Oduncu ve
şarkı söyleyen eşeği bütün ülkede ünlenmişler. Bir gün yine bir gösteriye
yetişmek için koştururlarken, bülbülün yardım isteyen sesini duymuş oduncu.
Bir kedi bülbülü yakalamış ve yemeküzereymiş. Şöyle bir duraklamış ama
gösteriye gitmemeyi, onca parayı kaçırmayı gözü yememiş,arkasına bakmadan
kaçmış oradan. Gösteri başladığında ise eşeği her zamanki gibi güzel şarkılar
söylemek yerine sadece bir eşeğin çıkarabileceği sesleri çıkarmış.Oduncu
kendisini şarlatanlıkla suçlayan izleyicilerin elinden canını zor kurtarmış. İşte o
zaman bülbül ölünce büyünün bozulduğunu anlamış. Ben de senin bülbülündüm
ve sen beni öldürdün,büyü de o yüzden bozuldu.Keşke güzel giysiler dikerken
dostluk ipliğini koparmasaydın..." Öyküyü dinleyince hemen çıkıp gitmiş terzi,
çünkü söyleyecek bir sözü yokmuş...
Dostluk iplerinizi koparmamanız dileğiyle.......