Devir "tabuları kırma" devri deniyor. Gelenekselleşmiş, kabul görmüş değerlere, inançlara karşı bir direnişten, isyandan bahsediliyor.
Geçmişte ve şimdi toplumsal bir hareketle "artık böyle olmamalı" diyerek tepkiler verilmiş ve sınırlar açılmıştır.
Bir de kendimizin koyduğu tabular vardır. Olmazsa olmazlarımız vardır. Ama bazen, bir gün bir sebeple bu tabular yıkılıverir.
İşte benim merak ettiğim bu kırılışlar ve çıkardığı sesler.Kendi kendinize koyduğunuz ya da çevre etkisiyle kabul ettiğiniz tabularınızı hiç yıktınız mı?
Genel anlamda değerlendirmek yanlıştır, aslında hayatta herşeyi siyah ya da beyaz olarak tanımlamak yanlıştır, hayat gridir ve çeşitli renklere sahiptir.
Öyle tabular vardır batıl bazı inançlara dayanır, anlamsızdır yıkılsa belki hayat daha kolaylaşır ama öyle tabular vardır ki yıkılması toplumun, ülkenin hatta dünyanın sonunu getirebilir ...
Tabuları tartışmak demek onları kötülemek,yermek demek değil, (varsa) çarpık noktaları görmek, konuşmak demektir diye düşünüyorum.
Hatırlıyorum da bir süre öncesine kadar çalışan kadına fahişe gözüyle bakılıyordu.Ama şimdi babalar oğlunun evleneceği gelinin işinden övünçle bahsediyor.Ya da beşik kertmeleri vardı asla yok sayılamayacak. Şimdi ise çoğunlukla gülüp geçiyoruz buna. Evlenmeden ilişki yaşamak mı? aman aman derdik. Şimdilerde (her yerde kabul görmese de) bu yaşam şekline de alıştık hatta yaşıyoruz.
Şu zamanda kendini çok kuvvetli bir biçimde hissettiren tabularımız nelerdir diye düşündüğümde ise aklıma ; inançlarımız, Atatürk, Kürt sorunu, Ermeni sorunu, Türk tarihi, cinsellik ve devlet geliyor.
Sobaya yaklaşan çocuğa "cız" desek de çocuk ona dokunmak ister. Dokuna dokuna büyür , öğrenir, gelişir.
O zaman tabularımıza da dokunarak net düşüncelere sahip olmamız gerekir. Aman konuşmayalım, aman bişey olmasın diyerek iç güdüsel korkularla yaşamak anlamsız.