
Hayır!!! Yapmalıydı. Buna bir son vermeliydi. Hiç yoktan küçük Jack için yapmalıydı bunu.Her neye mal olursa olsun. İçi sıkılıyordu.
Gökyüzünü dumanlı bulutların sardığı bir salı günü neden o uğursuz adamın sözünü dinleyipte binmişlerdi bu gemiye. "Neden Allah'ım, Neden?" diye içinden geçirdi bir an. Aslında gidecekleri günün sabahında, dün geceden beri uyumamış olan annesi annesi Margaret ona Jack'i almaması için çok yalvarmıştı. Belki de bunun olması gerekiyordu. Belki de gemiye gelmeleri, gemide o uğursuz adamın onları köle tüccarına satacağını gizlice işitmeleri, gizli bir elin onları bir muammanın içine sürüklediğini gösteriyordu.
Fakat o nasıl kurtulacağını biliyordu. Onu geminin kazan dairesinin kapısında ilk gördüğü anda içinde bir sıcaklık hissetmişti. "Yoo hayır" ondan bir kötülük gelemezdi. Hem küçük Jack'in aç olduğunu hissedince, fersiz gözleriyle ona bir müddet bakıp, içeriden getirdiği el yapımı küçük bisküvi parçasını Jack'e vermişti.
O günün akşamında gemi kıyıdan bir nokta şeklinde görünüyordu. Motorlar tam kapasitede çalışıyordu. Öğlen yaptığı düşünceli ve içten harekete teşekkür etmek için kazan dairesine giderken, kendilerini gemiye getiren adamın sesini işitip kulak kabartmıştı.Fakat o da nesi. Adam bu sefer ki partinin kendilerine çok para kazandıracağını, hele küçük çocuk ve babasının ingiliz asilzadelerine çok iyi fiyata satılacağını, acımasızca dile getiriyordu. Hissettiği korku ve şaşkınlığı üzerinden atamadan hızlı adımlarla makine dairesine gitmiş, olanları ve herşeyi anlatmıştı. Neden sonra kazan dairesinin solgun ışığına gözlerini dikmiş olan adam kıpırdanmış ve ona geminin yakalanmamak için hep kıyıya yakın seyrettiğini, bu gece ona yardım edeceğini söylemişti.
Ay görünmüyordu. Gemiye bindiklerinde havada belli belirsiz olan bulutlar artmıştı. Fırtına çıkacağından endişe etmekteydi. Ve sanki korktuğu başına gelecekti. Hayatta hep kötüler kazanıyordu. fakat biliyordu ki bir gün gelecek onlara da yaratıcı gereken cezayı verecekti. Odasına döndüğünde Jack uyumuştu. Dizlerinin üzerine çöktü ve ağlayarak küçük Jack'inin kurtulması için dua etti.
Gece bir hayli ilerlemiş safağa iki saat kalmıştı. Gökten yağmur sanki yapılanlara gazaplanmış gibi boşanırcasına yağmaktaydı. Kazan dairesinde ki adam kendisine haber vermiş ve hepsi kazan dairesinde toplanmışlardı. Jack, babası ve yan kamarada kalan kendileriyle gelmiş diğer eski komşusu ordaydılar. Adam "sizi gönderirsem kayıp batabilir" demişti. "Jack'in esaret hayatı yaşamasına dayanamam " demişti babası da. Gemi kıyıya yakın gitmekteydi. Kayığı indirip içine oturmuşlardı. Neden sonra kazan dairesinde ki adam bende sizinle geleceğim demişti. Kayık azgın dalgaların arasında beşik gibi sallanıyordu.
Gemiden biraz ayrılmışlardı ki gemi azgın dalgaların arasında sanki birşeye çarpmış gibi sarsıldı. Gemiden bağırtılar, canhıraş feryatlar gelmeye başlamıştı. Son güçlerini de kullanarak kürek çekmeye çalışmışlar ama dalgalardan nasibini alan kürek ellerinden kayıp denizin derinliklerinde kaybolmuştu. Gemi batıyordu. Kayık dalgalara dayanamıyor önü ve arkası denizin içerisinde kayboluyordu. kayık son bir kez dalgaların arasına dalmış ve kayığın arkası havaya yükselmişti. (TAM RESİMDEKİ AN) Kayık alabora olmuştu. Jack'in babası son bir hamleyle Jack'in elinden yakaladı ve kendinden beklenmeyen bir gayretle kıyıya doğru yol almaya çalıştı.
Jack kendine geldiğinde güneş üstlerinde yükselmişti.. Gemi ve kayıktan eser yoktu. Sağ tarafında babası yavaş yavaş ayılıyordu. Artık yeni bir hayata başlayacaklardı. Babası Jack'e döndü ve "işte oğlum dünyanın kanunu böyle, sen istesende istemesende, kötülükler bir gün işte böyle bir fırtına olup yapana döner, çünkü yaratan adildir" der.
Made by MaNDaL