Yaşamın uzun ve uzak düşlerinden insanın sofrasına nasıl konuk olunur?
Nehirler, denizlerine nasıl kavuşur?
Bu sorularla başladım yolculuğuma..
Gören gözlerim, çırpınan ellerim vardı.
İnsanın en eski serüveni olan şiiri buldum yaşlı dünyamın eşiğinde.
Bildim ki şiir; mavidir, umuttur, acıdır, annedir, yardır, insandır.
Dağılan hüznün ardında, çoğalan sevincin ellerinde kucakladın beni.
Ellerim sana dize tutabilsin istedim, seni buldum karşımda....
şiire şiir yazmak geldi kalbimden.
KADIN
Kimi der ki kadın
uzun kış gecelerinde yatmak içindir.
Kimi der ki kadın
yeşil bir harman yerinde
dokuz zilli köçek gibi oynatmak içindir.
Kimi der ki ayalimdir,
boynumda taşıdığım vebalimdir.
Kimi der ki hamur yoğuran
Kimi der ki çocuk doğuran
Ne o, ne bu, ne döşek, ne köçek, ne ayal, ne vebal.
O benim kollarım, bacaklarım, başımdır.
Yavrum, annem, karım, kızkardeşim
hayat arkadaşımdır.......N.HİKMET
Arasıra bir ışık sızıyor kalpten, ruh ürperiyor.
Görülenden öte görülmeyene;
Aslında görmenin anlamına ermişlere göre,
Asıl görünene adanıyor duygular.
Adı konulmamış duygular.
Hatıralar çırpınıyor,
Gel-Git’inde can vermemek için duyguların.
An, maziye nazaran yaban ve yalan kalkıyor artık.
Ve kalp sadece, ve kalp ikinci bir bahara açılmak için
Yalvarıyor.