Nasıl oluyor da "yeni yıl" içime güneşler açtırıyor, çiçekler ekiyor ruhumun en kurak köşelerine. İçim nasıl ısınıyor, her yıl olduğu gibi minik heyecanlar, ardından yine aynı mücadeleler. Telaşlarım çırpınıyor yine içimde sözcükler, o kadar çoklar ki bağlayamıyorum, yetişemiyorum. Hele bir kağıda kaleme yapışmamışsa o an ellerim, uçacak gidecekler diye aklım çıkıyor. Hüznüm neşem birbirine dolanıyor.
Yağmurlar yağıyor her yerime, açıyor çiçekler daha çok, büyüyor büyüyorlar. Bir yıl daha soluyor ömrümden, azalanların yerine başka yeniler çoğalıyor. Artık tomurcuk vermeyecek çiçeğin yerine bir başka yeni renk ekmek gibi. Özenle yeşeriyor ruhum. Ne kadar sınıra yaklaştığımı sansam o kadar göklerde buluyorum ben'i. O kadar ki, yaşam ince bir şey. Bunu bildiğimden olsa gerek. Tam "evet anladım ki ben bu kadar bir şeyim" dediğimde, içimdeki "çılgın cadı" başlıyor iksirleri karıştırmaya. Yepyeni, umut damlacıkları serpiliyor ve yeniden başlıyor yaşam.
Samuel Beckett eşlik ediyor fısıltıyla "Hep denedin, hep yenildin. Önemli değil. Yine dene, tekrar yenil, daha iyi yenil." Daha iyi yenilmek lazım. Karşısında durmak lazım yenilgilerin. Gururla.
Yenilgiye boyun eğmek bitiş bence. Hiç bitmedim, hiç bitme!
Bir yıl daha el sallıyor bize giderken, yıl el sallar mı yahu. Hem de nasıl: dikilir yılın son günü saat gece 12'ye 10 saniye kala, geri sayarız ya on, dokuz, sekiz, yedi, altı, beş, dört, üç, iki, bir ve sıfııııııııııır! İşte yeni bir yaşam şimdi gördüğümüz. Temenni ederiz değiştirebilmek umuduyla yaşanacakları. Herkese mutluluklar dileriz, ya kendimiz? İçimizde sessiz dilekler kavrulur. Kimse duymadan sanki mahrem şeyler düşünür gibi. Bu yıl biterken herkes duysun, duyurun siz'e ait dilekleri. Önce kendinize sonra herkese nice yıllar dileyin. Sizin acılarınız, sizin mutluluklarınız, sizin sağlığınız sizden başka, kendinizden başka, kaç kişi için önemli oldu ki?
Önce kendinize mutlu yıllar, sıfırdan hemen sonra...
SIFIR!