Müsbet hareket nedir, ne değildir?

İslam dinimiz hakkında sormak istedikleriniz, merak ettikleriniz, paylaşmak istediklerinizi bu foruma yazabilirsiniz.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
Sonsuz_Nur
Fast Friend
Fast Friend
Mesajlar: 414
Kayıt: 22-08-2005 12:03

Müsbet hareket nedir, ne değildir?

Mesaj gönderen Sonsuz_Nur »

Hüseyin GÜLTEKİN

Müsbet hareket nedir, ne değildir?

Bediüzzaman’ın hayatı boyunca takibinde ısrarlı olduğu ve talebelerine de mutlak mânâda uymalarını tavsiye ettiği en önemli prensiplerden birisi de “müsbet hareket” düsturudur.

Risâlelerin müteaddit yerlerinde de “müsbet hareket” düsturunun önemine ve gerekliliğine dikkatleri çeken Bediüzzaman, Nur hizmeti için, müsbet hareket etmenin vazgeçilmez bir prensip ve kural olduğunun altını çiziyor.

Dinin yüksek hakikatlarını, güzel prensiplerini tebliğ ile vazifeli her ehl-i din, insanlara bütün menfîliklerden uzak, müsbet mânâda bir tavırla yaklaşmak durumundadır.

Bu önemli düsturun, tesirini ve çekiciliğini keşfeden Bediüzzaman, bir hayat boyu maruz kaldığı onca hakaret ve haksızlıklara, dûçar kaldığı onca baskı ve zulümlere rağmen müsbet hareket tarzından sapmadan hizmetine devam etmiştir.

Onun talebeleri de bu yolda onu takip etmişler, dini neşir ve tebliğ vazifelerinde “müsbet hareket” tarzını uygulamışlar.

İşte Nur hareketinin milletimizin gönlünde yer etmesi ve her geçen gün inkişaf ve intişar etmesinin en önemli bir sebebi de müsbet hareket tarzının tatbik edilmiş olmasıdır.

Bu önemli hizmet metodunun gizli sırlarını iyi bilen Nur hadimleri, İslâm’ın sıcak mesajlarını, Kur’ân’ın celb ve cezbedici hakikatlarını, bu güne kadar muhtaç gönüllere “müsbet hareket” ile taşıdılar.

Bu önemli hizmet metodu sayesinde, ülkemizde dahilî emniyet ve güven sağlandı. Terör ve anarşi bu sayede barınma imkânı bulamadı.

Yani Nur talebeleri, bir taraftan iman ve Kur’ân hizmeti yaparken, bir taraftan da milletimizin huzur ve sükûnuna, emniyet ve asayişine hizmet etmiş oldular.

Bunun böyle olduğunu başta emniyet güçleri olmak üzere, dost-düşman her akl-ı selim biliyor.

Tabii bu arada “müsbet hareket”in ne olduğunu; ne olmadığını doğru tesbit etmek gerekir.

Bu doğru ve isabetli tarif ve tanıtım yapıldıktan sonra her ehl-i din, o çerçevenin dışına çıkmamak şartıyla, hareket tarzını ve biçimini kendisi belirler.

Risâle-i Nur’da yapılan izah ve tariflere göre, “müsbet hareket”in birinci şartı, dahilî asayiş ve emniyeti bozacak her türlü söz ve hareketlerden kaçınmak.

Emniyet ve güveni şu veya bu şekilde ihlâl edecek her çeşit sözlü ve yazılı konuşmalardan, tahrik ve tahkirlerden uzak durmak.

Yine aynı şekilde milletin huzur ve sükûnunu bozacak her türlü menfî söz ve hareketlerden kaçınmak da müsbet hareket etmenin kurallarındandır.

Şu söylediklerimizin pek çoğu hepimizin bildiği ve Allah’a şükür hayatımızda da yaşamaya dikkat ettiğimiz hususlardır.

Yalnız bazı ehl-i dinin, bilerek veya bilmeyerek “müsbet hareket” metodunu, belki bazı malûm mihrakların telkiniyle yanlış istimal ettikleri zaman zaman vuku buluyor.

Her halükârda sessiz, sedâsız kalmak müsbet hareket olmaz. Nemelâzımcılık, idare-i maslahatçılık müsbet hareket değildir.

Ne pahasına olursa olsun, sistemle ve sistemin bekçileriyle iyi geçinmek de müsbet hareket değildir.

Din ile, dindarlarla çekişmeyi meslek edinenlerle illâ da dost olmaya çalışmak da müsbet hareket değildir.

Bir zarar gelir vehmiyle, birileri kırılır, incinir zannıyla hak ve hakîkatları söylememek veya gizlemenin de müsbet hareketle bir alâkası yoktur.

Bu meyanda Hakkın hatırı için, doğru olanı her zeminde, herkese karşı söylemek de müsbet hareket sayılır.

Kudsî değerlerimize saldırıda bulunanlara gerekli cevabı haykırmak da müsbet harekettir.

Tahkir, tahrik ve hakaretlere girmeden, her zeminde şahsî haklarımızı müdafaa etmek; bilhassa kudsî dâvâmızla alâkalı her çeşit sözlü ve yazılı savunmalarda bulunmak da müsbet hareket metodunun kendisidir.

Bu meyanda Bediüzzaman’ın birinci Reis-i Cumhura karşı, mahkemede Hurşit Paşa’ya karşı, Rus komutanına karşı pervasızca yaptığı müdafaalar hep “müsbet hareket” tarzının bizim için önemli örnekleridir.

Hayatı boyunca, onun her platformda, her zeminde, en zâlim insanlara karşı, her tehlikeyi göze alarak, haykırdığı hak ve hakîkatlar yine “müsbet hareket” metodunun unutulmaz nümûneleridir.

11.01.2004
ACIDA OLSA DOGRUYU SÖYLEYİNİZ HZ.MUHAMMED (SAV)
لا إله إلا الله محمد رسول الله
Kullanıcı avatarı
commando
R.Ö.Y. 1. Etap Şampiyonu
R.Ö.Y. 1. Etap Şampiyonu
Mesajlar: 2119
Kayıt: 14-04-2005 13:18

Re: Müsbet hareket nedir, ne değildir?

Mesaj gönderen commando »

Sonsuz_Nur yazdı:
Bu meyanda Bediüzzaman’ın birinci Reis-i Cumhura karşı, mahkemede Hurşit Paşa’ya karşı, Rus komutanına karşı pervasızca yaptığı müdafaalar hep “müsbet hareket” tarzının bizim için önemli örnekleridir.
Birinci Cumhurbaşkanına karşı olan:
Said Nursî hz.leri, Istanbul’un isgal edildigi 1918de, Ingilizlerin siyaset ve entrikalarini ortaya çikaran birkaç sahifelik küçük bir risale nesreder. Bu gibi kâhramanane hizmetlerinden dolayi, Ankara hükümetinin nazar-i dikkalerinin celbe sebeb olur ve yeni hükümet, O’nu kerratla(birçok kez) Ankara’ya davet eder. Millet Meclisinde hosâmedi(resmi tören) ile karsilandiktan sonra, ibadet ve namaza dair tesvikkârane beyannâmeler nesreder. Fakat Reis-i Cumhur Mustafa Kemal, Bediüzzaman’in namaz ve ibadete dair beyanatlarina itirazda bulunur. Bunun üzerine Bediüzzaman; birkaç makul cevap verdikten sonra:
-“Pasa..Pasa! Islâmiyette, Îmândan sonra en yüksek hakikat namazdir.” der...
Bunlardan sonra yeni hükümetle uyusamayarak tesrik-i mesai edemeyecegini bildirerek Ankara’dan ayrilip Van’a gider. Ve orada hayat-i içtimaiyyeden uzaklasarak, Erek dagi eteginde idame-i hayata baslar.


Hurşit Paşa ya karşı :1909 yılında Üstad, ortada hiç bir sebep yokken 31 Mart isyancılarıyla birlikte İstanbul Üniversitesi'nin arkasındaki Bekir Ağa bölüğü hapishanesine, idamlıklar koğuşuna kapatıldı. Bu olayla ilgili olarak İstanbul Divan-ı Harb-i Örfisine çıkartıldı. Mahkeme başkanı Hurşit Paşa'nın kendisine idam cezasını hatırlatarak tehditkar konuşması üzerine, "Mazlumiyetle ölmek, zalimiyetle yaşamaktan hayırlıdır" sözleriyle noktaladığı hayranlık veren savunması üzerine serbest bırakıldı.

Rus Komutanına Karşı müspet davranış..
Yer; Rusya'nın içlerinde Sibirya'da bir bölge; Kosturma. Üstad Said Nursi Rusların elinde esirdir. Ruslar'ın Kafkas Orduları Komutanı Grandük Nikola Nikolaviç, bir gün kampı teftişe gelir. Herkes kemal-i dikkatle ayağa fırlar, esas duruşa geçer. Bediüzzaman yerinden kımıldamamış, istifini bozmamış, oralı bile olmamıştır…
Rus Komutan Nikolaviç hiddetlenmiştir:
-Sen benim kim olduğumu bilmiyor musun?
-Biliyorum. Rus Orduları Kafkasya Kumandanısınız.
-Öyleyse niçin ayağa kalkmadın?
-Ben bir Müslüman alimiyim; imanlı bir kimse, inanmayan birinin önünde kıyam edemez. İmanın ve İslam'ın izzetini muhafaza etmek için ayağa kalkmadım!"Nikoleviç, bu tokat gibi cevap üzerine, Divan-ı Harbe verir Üstad'ı. İdam kararı çıkarttırır darağacı hazırlanır. Bediüzzaman, idam haberini, "Rahmet-i Rahman'a kavuşmam için manevi bir pasaport hükmündedir" şeklinde karşılar.
Kumandan, inancından dolayı öyle davrandığını anlar ve etrafındaki esirlerin tepkisinden de çekinerek emrini geri alır. Bediüzzaman, üç yıl süren esaret hayatının sonunda Sibirya'daki esir kampından kaçarak Leningrad, Varşova, Viyana ve Sofya yoluyla yeniden İstanbul'a gelir.İstanbul'da devlet büyükleri ve ilim çevreleri tarafından büyük bir ilgiyle karşılanır. Dar-ül Hikmet-il İslâmiye azalığına tayin edilen Bediüzzaman, buradan aldığı maaşla kendi kitaplarını bastırarak, parasız dağıtır.
[b] Biri Ecdadima Küfrettimi boğarim.
Boğamasamda yanımdan kovarım..
Yumuşak başlıysam kim dedi uysal koyunum..
Kesilir ama çekmeye gelmez boynum..
Mehmed Akif Ersoy [/b]
Cevapla
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Ahrefs [Bot] ve 0 misafir