Ey nefis! Eğer şu dünya hayatına müştaksan(aşıksan), mevtten(ölümden) kaçarsan, katiyen bil ki, hayat zannettiğin hâlât, yalnız bulunduğun dakikadır. O dakikadan evvel bütün zamanın ve o zaman içindeki eşya-i dünyeviye, o dakikada ölmüştür. O dakikadan sonra bütün zamanın o dakikada hiçtir. Demek, güvendiğin hayat-ı maddiye yalnız bir dakikadır; hattâ,bir kısım ehl-i tetkik, "Bir âşiredir, belki bir ân-ı seyyâledir" demişler
Mâdem böyledir; hayat-ı maddiye-i nefsiyeyi bırak, kalp ve ruh ve sırrın derece-i hayatlarına çık, bak: Ne kadar geniş bir daire-i hayatları var! Senin için meyyit(ölmüş) olan mâzi, müstakbel(gelecek), onlar için hayydır, hayattar ve mevcuddur.
Ey nefsim! Mâdem öyledir, sen dahi kalbim gibi ağla ve bağır ve de ki:
"Fânîyim, fânî olanı istemem; âcizim, âciz olanı istemem.
Rûhumu Rahmân’a teslim eyledim, gayr istemem.
İsterim, fakat bir yâr-ı bâkî isterim.
Zerreyim, fakat bir Şems-i Sermed isterim.
Hiç ender hiçim, fakat bu mevcudâtı birden isterim."