Terinin,
Terime karışmasıyla geçen
O dünya ötesi zamanlarda,
Bir kaybetme korkusu sarardı içimizi
Bedenlerimize bu korkunun ayazı düştüğünde,
Doğru olanı,
Aşka yakışanı yaptık biz!
Yarına sarkıtmadık hiçbir şeyi...
Aşk bize gücenip de sırtını dönmesin diye,
Epey soluksuz bıraktık takvimleri.....
Seni hep,
Bir gün sonra ölecekmişim gibi yaşadım
Coşardı duygularım böyle olunca,
Yanında olduğum her saniye,
Sana defalarca çoğalırdım....
Çalardım seni zamandan....
Binlerce saate çıkarırdık,
Bir günün süresini...
Ve bu dünya utanırdı halinden,
Bırakırdı kendi eksi etrafında dönmeyi.....
Tanrıya verilecek candan önce,
Bizim aşka olan bir gençlik borcumuz vardı.
Ödendi...
Henüz kurumayan,
O soluksuz kalmış takvimlerin teri şahittir buna sevgili!
Öldük ölmeden önce,
Bir gün gerçek ölüm kapıya dayandığında
Gözlerimizi kapatmış olacak sadece...
Ve o gün;
Meleklerin aşka dair soracak sorusu yok bize!
Alacaklı gidiyoruz sevgili...
Bu gidiş,
Ölümdür ikimizden birine.
Bu gidiş
Neden bu kadar sessiz?
Yalandı de, rüyaydı de
Korkma dur demem, git...
Ama giderken bir şeyler söyle!
Biliyorum adımlayacaksın ayrılığı şimdi...
Karışacaksın yokluğa birazdan...
Ve ben çaresiz,
Bir kova yaş dökeceğim ardından.....
Döneceğim diyorsun
Dilerim ki;
Acım tazeyken çalarsın kapıyı.......
Seni alan şehir,
Aynı seni gönderir bana......
Sevdiğim;
Allah dua ediyorum,
Umarım sen gelene kadar alışmış olmam yokluğuna....
Öyleyse git,
Çabuk olmalı ayrılık...
Gözün kalmasın arkada
Başımın çaresine bakarım ben,
Uzayacak geceler artık...
Yine bir suskunluk saracak içimi...
Güneş zor doğacak...
Sonra birden çıkıp geleceksin
Korkuyorum sevgilim,
Döndüğünde geç olacak....
Kim bilir?
Belki de ayrılık,
Sen kapıyı çaldığında başlayacak......