Rüzgarlara yasakladımmm
Artık adını fısıldamayacak kulaklarıma,
Dalgalara emir verdimmm
Resmini çizemeyecek sahillere,
Gönlüme kilit vurdum,
Sevemeyecek artık seni,
Sen kalmadı artık bende
Çaresizce çıkardım yüreğimden
Anlatacak nelerim var bir bilsen
Yarım kalmış bir şiir gibisin yüreğimde
Öylesine eksiğim ki
Bekle gün gelir güneşim
Bulacaktır seni
Akşamları balkona çık,
Gözlerini kapat…
Rüzgarım benim yerime öpecek seni !!!
Kokumu getirecek sana
Yüreğimin sıcaklığını
Birde yıldızlara bakarsan
En parlayanı bulursan
Göz kırpacağım aralardan sana
Hatıraları yollayacağım
Gecenin bitmez karanlığındaaaa !!!
Yüreğine sağLık ekleme yapmak istiyorum musadenle..
Sessiz bir gece, yine el ayak ortaliktan cekilmis, yine benim saatlerim baslamis. Bir elimde kitap, digerinde sigara. Kitap beni okuyor, ben sigarayi; iciyorum. Uzaklarda bir yerlerde “Sen gelmez oldun!” caliyor, sabirla bitmesini bekliyorum…
Cep telefonuma gelen mesajin sesi, beni dusmekte oldugum cukurdan kurtariyor. “Ne yapiyorsun?” Ne cevap verecegim ben simdi? Gercegi soylesem, urker misin? Yalan soylesem, kesin anlarsin.
5 ay 2 gun 1.5 saat sonra ilk kez senden bir ses geliyor. Ses dijital de olsa, beraberinde seni bana tasiyor. Kalbimin atisi kulaklarimda zonklarken, bir yandan da, “Acaba ne cevap versem bana mesaj yollamaya devam eder?” diye dusunmek ne gereksiz. Cevap yaziyorum, “Kitap okudugumu sanarak sigara içiyorum.”.
Nasilsa benim, “Seni dusunmemek için sigindigim kalelerimden bir digerinin daha dususune sahit oluyorum, demek istedigimi anlar.” diyerek, kendi kendimi rahatlatiyorum. Ben sana calisma demedim mi? Dusunme, uretme, urkutme…
“Yalniz misin?”
Ruhen mi? Bedenen mi? Her ikisinin de cevabi “Evet”, ama sen hangisini kastettin acaba? Gene mi ya, aklina hukmedemeyen, kalbine nasil soz gecirsin? “DUSUNMEEE!” demedim mi? Gene basladin içinden soru-cevap oyunlari oynamaya.
“Seni çok özledim.”
Allah’im yanlis cevap. Dusunme dedim, dusundun de iyi halt ettin, sanki bir ise yaradi. Bu cevabi yazabilecegim bir soru sormadi ki, derken;
“Ben de, hem de cok!”
“Neredesin?” diyebilirim sanirim. Nasilsa sorular cevaplara, cevaplar sorulara karisti. Bilmedigim bir adres geliyor cevap olarak ama ne onemi var.
Ben seni, sen beni çagirdigin surece, nerede olursan ol bulurum... Ben senin beni aramaya cesaret edemedigini, titreyen sesini, mesaj yazarak, harflerin arasina sakladigini bilirim…
Senin benden daha derin dusundugunu, butun cikis kapilarini tirmaladigini, isigi gorebilecegin hicbir delik bulamadiginda yorgun, bitkin, caresiz olarak, benden daha uzaga ama yine bana sigindigini hissederim…
Iki sene oncesine kadar hayatim boyunca ikili iliskilerimde hep “Acabalar,” icinde bogulan ben; sana, bana olan sevgine, sana olan sevgime tutunarak dolanirim…
Uzerimi bile degistirmeden cantamin icine cep telefonumu atarak cikiyorum kapidan. Hizli ama yumusak adimlarla iniyorum merdivenleri. Apartmanin kapisini sessizce kapatirken, gordugum ilk taksiye, sanki elimle isaret etmem yetmeyecekmis gibi, “Taksi!” diye bagirarak, bozuyorum gecenin sessizligini.
Artik dusunmuyorum, sadece sokak lambalarini sayiyorum. Onlarcasindan sonra, sana ulasabilecegimi bilmenin mutluluguyla, her sana dogru gelisimde oynadigim bir oyun bu.
Benim butun ruyalarim seninle,
Her sabah uyanirsin benimle,
Sen beni hatirlarsin,
Sarkilar yazardi dersin, seneler sonra yine…
diyor Yasar radyoda. Ben ise nakarata; “Bana yazilar yazardi dersin, seneler sonra yine…” diye mirildanarak eslik ediyorum.
“Yine beni cagirdi ve ben yine kosarak gidiyorum, bu yuzsuzluk mu? Yoksa kaybettigim seyler arasina gururum da mi karisti?”lari birakali çok uzun zaman oldu.
Biz her seferinde caresizce ayrilip sonrasinda yine caresizce bir araya gelmiyor muyuz? Aski coktan gecip ecsiz bir sevgiye, guvene demir atmadik mi? Ben biliyorum, sen biliyorsun, biz bizi biliyoruz, zaten buldugumuz huzur hep bunu bilmemizin sicakliginda gizli degil mi?
Sana hiçbir soru sormayacagima, kendi kendime soz vererek caliyorum kapini. Bir sonraki kacinilmaza kadar, sana sarilip uyumaktan baska hicbir istegim yok…
…
Hayir ya inanmiyorum, istemiyorum, hatta nefret ediyorum. “Sabah saat 07.30, kalkman lazim, once dus, sonra is”, sesiyle ziril ziril calmak zorunda misin? Uyanmak istemiyorum, hatta imkâni varsa, bu ruya icinde olmek istiyorum.
Hâlâ ruyalara ve mucizelere inanan bir insan olarak, gunu geceye seninle baglayip, geceyi diger gune yine seninle dugumleyip; yeni gune, “Onsuz basladi, ne olur onsuz bitmesin!”diye yalvararak, basliyorum…