- Kalbini sarsan fay hattına ‘rastlantı’ adını vermiş olmana rağmen, bal gibi aşk aslında o.. Aşk bile anlamıştır bunu.. Anlamış ve sadece gülmüştür acemiliğine..
- Nerden biliyorsun?
- Uykunun aşkla bölündüğünü, aşkın ise bölünemeyecek kadar çaresiz olduğunu tadanlardanım da ondan..
- Anlatsana biraz..
- Aşkı tanımlamaya çabalamak sonuçsuzluktan başka sonuç vermiyor ki..Tanımlayıp biçimlendirmek, o büyüyü bir daha yaşatacak mı sanıyorsun?..
- Belki..
- Aşkı bütünleyen o tutku, sıcaklık, gizem, heyecan ve sevgiyi aynı potada eritip, sonra da bir ateş topu gibi göğsüne yaslamayı becerebilirsen, şanslısındır demektir..
- Başarmış sayabilir miyim ki kendimi o zaman?
- Anlaşıldı.. Böyle giderse, kahkalara boğacaksın sen beni.. Güç ve zeka gerektiren hamlelerin ceplerindeyken, gözlerini ve beynini bir oyuna kilitlemen gerektiğini mi çıkarıyorsun sözlerimden?.. Çocukluğundan beri satrancı severdin, doğru : ) Peki.. Bir soru: Niçin geç kaldın sence hayata?..
(Yanıtsız bir göz pırıltısıyla karşılaştım.. sessizlik.. Anlamıştım, ibresi dilini kilitleyen bitimsiz saatlerdi onun için.. Bozdum bir süre sonra bu an’ı..)
- Heyy.. Geçmişe tutunmak, geleceğe sarkmak yasak..
(Gülümsedi)
- Aşk biraz farklı şekilde “sürdürüyor” varlığını, ama bazen ufak bir dil sürçmesiyle “süründürmek” anlamına da gelebiliyor
- Hadi bakalım, şimdi uyku zamanı.. Bu arada, bu kadar düşünmek, bir eziyet..Bitmez yoksa bu ruhsal eğitim gibi gözüken düşünsel haller..
- Hep haklı mı çıkacaksın?
- Kim bilir, belki gün gelir şaşırtırım seni..
(Son sözlerden sonra, yatağına yatırıp, alnına öpücüklerin en sıcağını kondurdum..)
- Sabah 7 kumru piyes oynayacaklar pencerende, görürsün bak..
- Seni seviyorum anne..
- Ben daha çok!