TÜrk Toplumunda Aİle İlİŞkİlerİ Ve Çocuk YetİŞtİrme

Birbirinden değerli öğretmenlerimizin paylaşım, tanışma ve sorunları.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
SOUTHBLUE
New Friend
New Friend
Mesajlar: 2
Kayıt: 13-06-2008 18:33

TÜrk Toplumunda Aİle İlİŞkİlerİ Ve Çocuk YetİŞtİrme

Mesaj gönderen SOUTHBLUE »

TÜRK TOPLUMUNDA AİLE İLİŞKİLERİ VE ÇOCUK YETİŞTİRME VE KÜRESELLEŞMEYE KATKISI BAKIMINDAN GELENEKSEL AİLEDE MANEVİ BAĞLILIK

ÖZ

Bir toplumun sağlıklı ve sağlam olmasının yeni yetişmekte olan bireylere bağlı dolayısıyla, günümüz dünyasında çocuğun değeri ve çocuk eğitimine verilen değer giderek artmaktadır. Aslında Türk toplumunda daha Oğuzlardan beri aile ve çocuk önemlidir (Ş.GÜNGÖR).

Çocuğu günün şartlarına göre yetiştirmek ve ona kültürel mirası aktarmak ebeveynin en önemli görevlerindendir (Güngör). Çocuk yetiştirme tutumları ve aile modelleri bakımından batı birçok model öne sürmüştür.

Bu çalışmada amaç: Geleneksel kültürde bulunan, asırların tecrübesinden geçmiş unsurların korunması ve bu unsurlarla modern yetiştirme tutumunun bir sentezinin yapılabileceğini ortaya koymaktır. Bu bağlamda toplulukçu kültürü benimseyen Türk toplumundaki aile ilişkilerinde “manevi bağlılık” ön plandadır. Bu bağlamda Çiğdem Kağıtçıbaşı’nın Aile Değişim Modeli’ni dünyaya tanıtılması ve küreselleşmeye katkı sağlamaktır.

Yöntem: Çiğdem Kağıtçıbaşı’nın Aile Değişim Modeli’ni inceleyip bu konu üzerine Gelişim Psikolojisi anabilim dalı başkanı Doç. Dr. Gül Şendil’e sorular yöneltilmiş, röportaj yapılmıştır.
Farklı yaş grubuna dahil üç ev hanımıyla çocuk eğitimi ve yetiştirme tutumu üzerine röportaj yapılmıştır. Geleneğin çocuk yetiştirme tutumu üzerinde ne kadar etkili olduğu ortaya konmaya çalışılmıştır.
Sonuç : Geleneğin çocuk yetiştirme üzerinde etkisinin devam ettiği ve bunun yanında kısmen demokratik ebeveyn özelliklerinin de bulunduğu gözlenmiştir. Bu geleneksel ve modern tutumun sentezinin mümkün olabileceğini göstermektedir.
Çiğdem Kağıtçıbaşı’nın da değindiği manevi/duygusal bağlılığın dünya üzerinde kabul görmesi sonucunda pek çok olumsuz durumların, savaşların, “güç kullanıp en iyi benim kavgalarının” bile azaltacaktır. Duygusal bağların güçlenmesi birçok hastalığın, olumsuz ilişkilerin, madde bağımlılığının, yalnızlığın oluşturduğu psikolojik bunalımların, intihar risklerinin önlenebileceği sağlıklı bireylerin yetiştiği, sağlam toplumların olduğu bir ortam oluşturacaktır. Bu bakımdan Türk toplumunda bulunan manevi bağlılık küreselleşmeye katkı sağlayacaktır.



FAMİLY RELATIONSHIPS IN TURKISH SOCIETY AND THE CHILD EDUCATION
THE CONTRIBUTION OF SPIRTUAL BOUNDS IN THE FAMILY TO THE GLOBALIZATION

SUMARY

Owing to the fact that the welfare stabilization of a society depends on the growing geneotions, the volve of the children and the importance given to child education is increasing in today’s world. Actually in Turkish society the family an d the child has been important
since the Oghuz(Ş.Güngör).
It’s among the most important duty of the families to bring up the children acearding to the contions of the time and to convey them the cultural inheritance(Güngör).
The West has suggested many model’s in terms of child education attitudes and family models. In this study the aim is to preserve the factors that passed through the centuries old experiences in tradional culture and to show that it is possible to make a syntesis of these factors and modern attitudes of child education.
In this contect, in family relationships of Turkish society which is bound to sociol culture the is“spritual bouns” is priaritized. Accordinglyn to introduce Çiğdem Kağıtçıbaşı’s “Family transition model” to the world, thus cantribute to the globalization.
Method: The model of Family transition by Çiğdem Kağıtçıbaşı has been examined relative guestions have been asked to Ph. Dr. Gül Şendil.
Three different housewifes from differnt age groups have been interviewed on child education and growth attitudes.The impact of craditions on child educations attıtudes has been tried to be put forward.

Results: It has been obseoved that besides the tradion’s effect on child education is going on, there are also democratic parental charecterstics. This shows the possibility of a syntesis of traditional and modern attitudes.

As a result of emetional-spiritual bounds being accepted all over the world much many negative sitatutions. Wars, resorting to force to be the best will be lessened, and the improvement of emetional bounds will prevent many diseasses, bad relationship, drug addietion and the pschologicaol crisis caused by the laneliness, the risk of commiting suicide and will provide a strang societies with healty individuols. By this way. “The sipiritual bounds” in Turkish society will contribute to globalization.
GİRİŞ
Anne ve babanın çocukla etkileşimi, çocuğun aile içindeki konumunu , aile okulöncesi dönemde çocuğun yaşamındaki en etkili sosyalleştirme kurumudur. Ailenin en önemli fonksiyonları arasında; nesli devam ettirme, çocuğun bakımı, eğitim ve çocuğun sosyalleştirilmesi görevleri gelmektedir. Bunların yanında koruyuculuk, çocuğa güven duygusu kazandırma ve topluma uyumlu bir kişilik geliştirme görevleri de ön plandadır. Dolayısıyla çocuğun fiziki ve ruhi gelişiminin bütünüyle sağlanmasında aile rol oynamaktadır.
Sanayileşme ve kentleşme ile toplumların dışa açılması aileyi parçalamış, ailede ekonomik birlik azalmış, aile üyelerinin farklı işler yapması ve ayrı ev kurması yaygınlaşmıştır. Bu değişimlerin yanı sıra dünya genelindeki hızlı kültür değişmeleri, aile anlayış ve tutumlarında büyük farklılıklar yaratmıştır. Bu farklılıklar, genel zihniyet değişimi, geleneksel değerlere bakış, sorumluluk anlayışı gibi konularda yoğunlaşmıştır.
Sosyo –ekonomik şartların değişmesi ve sanayileşmenin toplumda ve toplumun en küçük birimi olan ailede değişikler meydana getirdiği ortadır. Bunun toplumlardan topluma, kültürden kültüre farklılık oluşturduğu da muhakkaktır. Bu değişimin neyi getirdiği neleri götürdüğü değerlendirilip ortaya konmalıdır.

Dünyada ve ülkemizde geleneğe ve geleneksel değerlere bakış menfi yöndedir. Bunu çocuk yetiştirme tutumlarının değerlendirmesinde görmek mümkündür. Geleneksel olarak değerlendiren tutum otoriter\baskıcıdır. Bunun karşısında modern olarak değerlendirilen tutum ise demokratiktir. Bu ayrımlar neye göre yapılıyor? Sınırları nedir? Ne kadar doğrudur?
Üzerinde tartışılması gereken bir durumdur.
Ülkemizde ve batıda gelenek, baskıcı, tutucu, gerici, yenilikleri kabul etmeyen, değişmeyen kalıplaşmış kurallar topluluğudur. Gelenek kavramının günümüzde içi böyle doldurulmaktadır. Gelenek bir toplumu, milleti millet yapan öz, insani olan değerlerdir. Gelenek yıllarca nesilden nesile aktarılarak gelen ve dönemin şartlarına göre değişen deneme yanılma yoluyla doğru forma ulaşmış değerler sistemidir. Birçok alanda olduğu gibi çocuk yetiştirme mevzunda da batı kültürü dayatılmaktadır.

Bireylerin tutumları, kültür ve üyesi oldukları büyük topluluklar ve birincil gruplar tarafından etkilenmektedir. En önemli birincil grup ailedir. Aileye kültür aktarma aracı olarak ta bakılmaktadır. Tutumların da bireye aile kanalıyla aktarıldığını söyleyebiliriz.

Gerek otoriter olsun gerekse modern olsun anne-baba tutum ve davranışlarıyla aile içi ilişkileriyle, yeme içme adabıyla, misafir ağırlama, eşlerin birbirine karşı olan tutumlarıyla kültür aktarıcı görevini isteyerek ya da istemeyerek yerini getirmektedir. Bu da bize gösteriyor ki gelenek çocuklara aktarılıyor. Geleneksel değerleri yani insani değerleri çocuk aileden bir şekilde alır.

Çocuklarda yerleşen ve süreklilik gösteren pek çok davranış, ebeveynlerini model almaları sonucunda oluşmaktadır. (Eripek, 198:44, Fındıkçı, 1989:40).

Aile, bireyin kişiliğinin oluşumunda ve toplumsallaşmasında etkin bir faktör olarak, toplumun sosyo-kültürel özelliklerini bireye aktarmaktadır. Böylece aile, birey davranışlarını düzenleyici bir sosyal ortam özelliği kazanmaktadır. Bireysel yaşamda insanlar, kişisel sorunlarıyla ilgili kararlarını bile kendileri kolayca alamamakta, güvendikleri ve inandıkları kişilerin görüşlerini alma gereği duymaktadırlar. Bu bağlamda, birey kararlarını etkileyen kişiler olarak, öncelikle aile bireyleri düşünülebilir.

Ailedeki bir fert bir karar almışsa bunu aileyle tabi ki paylaşmalıdır. Çünkü insan güven duygusuna muhtaçtır. Bunu da bulabileceği yer ailedir. Kararın olumlu ve olumsuz yönleri aile üyeleri tarafından ortaya konmalıdır. Kararı uygulayıp yada uygulanılmayacağı ise bireye bırakılmalıdır. Tabi bu da gözetim altında tutulmalıdır.
Gençliğin özerklik duygusuna sahip olması, girişimcilik özelliğini taşıması ve kendini uygusunun yerleşmesi, bireyin içinde yer aldığı aile sistemi ile diğer toplumsal kurumlar ve kültürel etmenlerin etkileşimi ile gerçekleşmektedir. Özerklik, benliğin oluşumu ile başlamaktadır. Benliğin oluşumunun ilk ve en önemli belirleyicisi olan fiziksel ve sosyal çevre “aile”dir. Toplumun en küçük birimi olan aile bu nedenle, sosyal bilimlerde özellikle de psikoloji de giderek önem kazanmaktadır. Özellikle hızlı sosyal değişim içinde bulunan toplumlarda, aile içi eğitim sisteminin, değerlerinin, aile ortamının ve aile ilişkilerinin de buna koşut olarak değiştiği ve birey açısından bu anlamda daha da önem taşıdığı söylenebilir.

Özerklik, kendini gerçekleştirme derken ne kastedilmektedir? Özerklik terim anlamıyla “kendi kanunu kendi koyma” demektir. Burada kendi kurallarını koyan, onun dışında başka kurallara uymayan bağımsız yani “özgür” bir birey karşımıza çıkmaktadır. Türkiye ve Türkiye gibi kolektivist toplumlarda böyle bir görüşün yerleşmesi olanaksızdır. Bireyin dışında bir de toplum vardır.

Literatür gözden geçirildiğinde, aile ile ilgili olarak yapılan betimsel çalışmalarda kişiler arası iletişimin önemi ortaya çıkmaktadır (Amato, 1989). Olumsuz aile tutumları, sağlıksız bir gelişim kaynağı olabilir. Ana-baba tutumlarının özellikle çocukla daha uzun beraber olan anne tutumunun çocukluktan başlayarak, benlik yapısının gelişmesinde önemli bir rol oynadığı düşünülmektedir (Baumrind, 1968; Maccoby ve Martin, 1983). Birçok anne-baba eğer çocuk zorlanmazsa iyi eğitim verilemez düşüncesindedirler. Oysa anne-babalar davranışları ile çocuklarına modeldirler. Eğer çocuklarına değer verirlerse, onlara karşı açık olurlarsa, çocuklarının duygularını paylaşırlarsa, kendi duygularını çocukları ile paylaşırlarsa, çocuklarını oldukları gibi kabul ederlerse, yetenekleri doğrultusunda gelişmelerine olanak sağlarlarsa ve çocuklarının yapmak istemediklerini kendileri yapmazsa, çocuklarda daha sonraki yıllarda diğer bireylerle kurdukları ilişkilerde bu tarzda davranırlar. Anne babalar bu tarzda davranışları ile hem çocuklarının kişilik gelişimine olumlu etkide bulunmuş olurlar hem de bir model olurlar (Tausch, 1991;
FATOŞ OLGUN olgun-*******
Cevapla
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir