Kula Kulluktan, ALLAH’a Kulluğa Yolculuk

İslam dinimiz hakkında sormak istedikleriniz, merak ettikleriniz, paylaşmak istediklerinizi bu foruma yazabilirsiniz.
Cevapla
mumin
Slow Friend
Slow Friend
Mesajlar: 15
Kayıt: 25-12-2008 18:12

Kula Kulluktan, ALLAH’a Kulluğa Yolculuk

Mesaj gönderen mumin »

Tevbe 30 — Yahudiler dediler ki: Uzeyr Allah'ın oğludur. Hıristiyanlar da dediler ki: Mesîh Allah'ın oğludur. Bu, onlann ağızlarında dolaşan sözlerdir ki, daha önce küfretmiş olanların sözüne benzetiyorlar. Allah onları yok etsin, nasıl da uyduruyorlar.
Tevbe 31 — Onlar Allah'tan başka hahamlarını, râhiblerini rablar edindiler. Meryem Oğlu Mesih'i de. Halbuki tek tanrıdan başkasına ibâdet etmemekle emrolunmuşlardır.
O'ndan başka ilâh yoktur. O; bunların şirk koştukları şeylerden münezzehtir.

Hahamlarını ve Râhiblerini Rab Edinenler

«Onlar Allah'tan ayrı hahamlarını, râhiblerini rablar edindiler. Meryem Oğlu Mesih'i de.» İmâm Ahmed, Tirmizî ve İbn Cerîr'in muhtelif kanallardan olmak üzere Adiyy İbn Hatim (r.a.) den rivayetlerine göre Allah Rasûlü (s.a.) nün daveti ona ulaştığında Şam'a kaçmıştı. O, câhiliye devrinde Hıristiyan olmuştu. Kız kardeşi ve kavminden bir grup esîr edildiler. Sonra Allah Rasûlü (s.a.) kız kardeşine ihsanda bulundu ve ona (hediyeler) verdi ve o da kardeşine dönerek onu İslâm'a ve Allah Rasûlü (s.a.) nün yanına gelmeye teşvik etti. Adiyy Medine'ye geldi. Kabilesi Tayy içinde reîs olup babası Hatim et-Tâî cömertlikle meşhurdu. İnsanlar onun geldiğini haber verdiler. Adiyy, boynunda gümüşten bir haç olduğu halde Allah Rasûlü (s.a.) nün yanına girdi. Allah Rasûlü (s.a.) : «Onlar Allah'tan ayrı hahamlarını, râhiblerini rablar edindiler.» âyetini okudu. Adiyy der ki: Ben :Muhakkak onlar, onlara ibâdet etmediler, dedim. Evet, onlar onlara helâli haram kıldılar, haramı da helâl kıldılar. Ve onlar da kendilerine uydu. İşte onların onlara ibâdeti budur, buyurdular. Daha sonra Allah Rasûlü (s.a.) : Ey Adiyy, ne dersin? Seni «Allah en büyüktür.» denilmesi mi kaçırdı? Allah'tan başka daha büyük bir şey biliyor musun? Seni kaçıran nedir? «Allah'tan başka tanrı yoktur.» denilmesi mi seni kaçırdı? Allah'tan başka bir tanrı biliyor musun? buyurup onu İslâm'a davet etti. Adiyy müslüman oldu ve gerçek bir şehâdetle şehâdette bulundu. O, şöyle anlatır : Gördüm ki yüzü açıldı, neşelendi ve şöyle buyurdu : Muhakkak ki Yahudiler gazaba uğramışlardır, Hıristiyanlar ise sapıtmışlardır. Allah'ın kitabını ise terkedip arkalarına attılar. İşte bunun içindir ki Allah Teâlâ : «Halbuki tek tanrıdan başkasına ibâdet etmemekle emrolunmuşlardır.» buyurmuştur. O, bir şeyi haram kıldığında o haramdır, onun helâl kıldığı helâldir. Koyduğu kanuna tâbi olunur. Hükmettiği şey uygulanır. Yerine getirilir. «O'ndan başka ilâh yoktur. O; bunların şirk koştukları şeylerden münezzehtir.» Ortaklardan, benzerlerden, yardımcılardan, zıdlardan, çocuklardan münezzeh, mukaddes ve yücedir. O'ndan başka tanrı, O'nun dışında Rab yoktur. (Kaynak ibn kesir)
O zamanlar insanların aralarındaki siyaseti yasakları ve serbest olan hadleri belirleyenler, hahamlar ve rahiplermiş.
Yukarıda anlatılan olay ve saptamayı günümüze getirdiğimiz zaman , şu anki toplumun işlerini güden siyasetçiler, insanların aralarındaki maslahatı düzenleyenlerdir. Aralarındaki fark ise ; o zamanki toplum, liderlerinin ALLAH tarafından belirlendiğini, bu yüzdende onlara itaatin , ALLAH a itaat olduğunu benimsiyorlardı. Bu hal onlarda 1789 Fransız devrimine kadar böyle devam etti. Daha sonra Kapitalizmin bir ideoloji olarak hayat bulması ve laiklik akidesi ( sezarın hakkı sezara ALLAH’ın hakkı ALLAH a )ni benimsemesi, hayat nizamını bu akideden yola çıkarak oluşturması yaşanılabilir hal alması için ise Romanın tozlu raflarında duran demokrasi fikrini alıp bunu bir meclis çatısında sistemleştirmesi, yetkiyi rahiplerden alıp halkın seçtiği liderlere vermesi ile neticelenmiştir. O günden sonra insanların hayatta karşılaştığı tüm sorunlara ve ihtiyaçlarını giderme boyutundaki tüm çözümü halkın seçtiği meclis gerçekleştirmiştir. Yani Rabliği kiliseden alıp seçilen meclise vermişlerdir. O zamanki rahipler insan olmaları gereği, bu yetkiyi kendi hakimiyetleri doğrultusunda kullanmışlardır. Onların dinleri geçerliliğini yitirdiği için kilise kendi menfaatini ön plana çıkarıp zulme sebep olmuştur. Kapitalizm ile birlikte yetki bu sefer güç sahiplerine verilmiş. Bu seferde güç sahiplerinin menfaatleri doğrultusunda kurallar belirlenmiş, yaratıcının kanun koyuculuğu toplum üzerinden fiili olarak yok sayılmıştır. Günümüze dönüp baktığımızda , Türkiye de insanların maslahatları da aynı yöntemle çözüme ulaştırılmaya çalışılmaktadır. Halkın vekil tayin ettiği insanlar, kanun koymaktadır. İnsanlar ALLAH a kulluk esasına göre yaratılmalarına(zariyat 56) rağmen , yaşamlarını ALLAH ın belirlediği haram (yasak) ve helallere (serbestliklere) göre idame ettirmeleri gerekirken , ölçü olarak kar ve zarar benimsenmiş ve kanunlar da bu doğrultuda yürürlüğe girmiştir. Bu kanunlardan yola çıkarak hayata bakacak olursak, ALLAH ın kanunları ile çelişkiler ortaya çıkar.
Vergilendirilmiş kazancın kutsal sayıldığı bir yönetmelikte ; Zina ,vergisini verirseniz kutsal, vermez iseniz suç teşkil eder ve fuhuş suçu işlenmiş olup ceza uygulanır. Faiz vergilendirilmez ise tefecilik, içki, kaçak içki satışı olur. Yani sonuç devletin menfaati harici olduğu zaman suç teşkil eder ve ceza uygulanır. Herkesin bu kanunlara uyması istenir. Bu kanunlara uymamak ceza gerektirir.
Kanun koyucu ALLAH iken (Allah Teâlâ : «Halbuki tek tanrıdan başkasına ibâdet etmemekle emrolunmuşlardır.» buyurmuştur. O, bir şeyi haram kıldığında o haramdır, onun helâl kıldığı helâldir. Koyduğu kanuna tâbi olunur. Hükmettiği şey uygulanır. Yerine getirilir. «O'ndan başka ilâh yoktur. O; bunların şirk koştukları şeylerden münezzehtir.» Ortaklardan, benzerlerden, yardımcılardan, zıdlardan, çocuklardan münezzeh, mukaddes ve yücedir. O'ndan başka tanrı, O'nun dışında Rab yoktur.)bu değiştirilir ve bu yetki meclise verilir.
Halkı Müslüman olsa bile kanun koyuculuğu, ALLAH tan alıp insana veren sistemi desteklemek, bu sistemi insanlar üzerine tatbik etmek üzere vekiller tayin edip, tayin ettiği vekillerin çıkardığı kanunlara itaat etmek. ALLAH a kulluk ile bağdaştırılamaz. Tam aksine kula kulluk olur ki bu şirktir.
Ey Müslümanlar böyle bir sistemin çatısı altında oy kullanmak ise haramdır. ALLAH insanı kul olması için yaratmıştır. Kendisine nasıl kulluk edilmesi gerektiğinide ancak ALLAH bilir. Ve yaşam şeklinden sorumlu tuttuğu insanı, bu doğrultuda Kitap ve Elçisi ile bilgilendirir. Bu bireysel kulluktan , toplumsal kulluğa varana kadar hayatın her bölümünü kapsar. Şu an dünya üzerinde böyle bir düzene bağlı toplum olmaması, başka bir peygamberin ve kitabın gelmeyecek olması, bunu oluşturacak bir topluluğun hayat sahnesinde işe başlamasını farz kılar ki buda yine Kur an’dan bir hükümle sabittir.
İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülükten alıkoyan bir topluluk bulunsun. İşte onlar, kurtuluşa erenlerdir. (Ali imran 104) böyle bir topluluğun yapacağı hareket ise din adına olduğu için, onu kafasına göre yapamaz . "Resul size neyi getirdi ise onu alın, sizi neden nehyetti ise onu terk edin. Allah’tan korkun, Allah’ın azabı çetindir.” (Haşr: 7)
(Ey ümmetler!) Her birinize bir şerîat ve bir yol verdik. (Maide 48) ALLAH a kulluk doğrultusunda ferdi ibadetlerimizi ( namazı, orucu vs) nasıl onu getirene bakarak yapıyor isek, toplumsal olarak İslami hayatı başlatmak ve top yekun ALLAH a kulluk edebilmek için , Allah ın nizamını ancak onu inşaa etmiş, insanlar üzerinde de bunu tatbik etmiş bir örneğe bakarak yapmak gerekir ki bu doğru bir yaşam şekli olsun. O örnek Resulullah sav dan başkası değildir. O halde bugün dünya üzerinde İslam adına yola çıkmış toplulukları incelemek her müslümanın asli görevidir. İslamda doğru tektir, siyah veya beyazdır grisi olmaz. Burada sorgulanması gereken birinci unsur mevcut topluluğun, hedefi, metodu ve kaynağıdır. İkincisi liderin kim olduğudur. Bu topluluk , hedefini toplumsal olarak yaşanacak İslami bir hayat başlatmak , bu işi yaparken ALLAH Resulünun (sav) metoduna uymak ve Kaynağını da Kur-an’dan oluşturmak zorundadır. İşte bu üç unsur gerçekte şerri hükme dayalı bir fikirdir. Bu fikir, o topluluk için liderlik demektir. Bu fikri hem zihniyet, hemde nefsiyet olarak taşıyanların her biri o toplulukta lider olabilir. Bu hususta zafiyet gösteren lider topluluğun fertleri tarafından şerri hükme dayalı olarak muhasebe edilir, gerekirse görevinden azledilir. O lider ölse dahi topluluk dağılmaz. Çünkü bu topluluk insan odaklı değil, fikir odaklı liderliği benimsemiştir. İşte Resulullah sav’in vefatından sonrada İslam hayatta geçerliliğini korumuştur. Bunula ilgili olarak; Allah azze ve celle şöyle buyurmuştur.
Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür ya da öldürülürse, gerisin geriye (eski dininize) mi döneceksiniz? Kim (böyle) geri dönerse, Allah'a hiçbir şekilde zarar vermiş olmayacaktır. Allah, şükredenleri mükâfatlandıracaktır. (Ali imran 144)
İşte ancak böyle bir topluluk, toplumu doğru olarak değiştirir. Değişen bu toplum da değişimini destekleyecek, onu hayat sahnesinde yaşanabilir kılacak nizamı ve yöneticiyi ister. Bunun sonucunda ise; bilinçli, niçin var olduğunu bilen ve top yekun yalnız ALLAH a kulluk eden , asla kula kulluk etmeyen bir toplum oluşur.

KİM ÇALIŞIRSA ÇALIŞSIN ANCAK BUNUN İÇİN ÇALIŞSIN !
Cevapla
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 7 misafir