Din sadece namaz, oruç, hac değildir... İman-İbadet-Ahlâk

İslam dinimiz hakkında sormak istedikleriniz, merak ettikleriniz, paylaşmak istediklerinizi bu foruma yazabilirsiniz.
Cevapla
diniyazilar
New Friend
New Friend
Mesajlar: 4
Kayıt: 30-03-2009 19:52

Din sadece namaz, oruç, hac değildir... İman-İbadet-Ahlâk

Mesaj gönderen diniyazilar »

Din sadece namaz, oruç, hac değildir... İman-İbadet-Ahlâk

Din, mükellef bir varlık olarak insanın her yönünü, bütün bir hayatını ilgilendirir. Bu yönüyle 'din bir bütündür' diyebiliriz. Yani hayatın bir yönüyle ilgilenip diğer taraflarını ihmal etmez.

Dinin, itikat yani inanç (iman) kısmı vardır. Tevhid, ahiret, nübüvvet, melekler vs. gibi hususlar bu kısma girer. En temel manada, en öz şekliyle ve en öncelikli olarak insandan beklenen budur. Yani Allah'a inanmak ve O'nun inanmamızı istediği şeylere iman etmek. Zaten Müslüman olup olmamanın sınırı da buradadır.

İtikattan sonra ibadet gelir. Yani amel kısmı. İmanın gereğini yerine getirmek ile ilgili hususlardır. İmanı tatbik etmek ve harekete geçirmek. "Ben, insanları ve cinleri bana ibadet etsinler diye, (bana kulluk etsinler diye, kul olduklarının, aciz olduklarının farkında olsunlar diye) yarattım"1 buyuran Yüce Rabbimiz yaratılış gayesini çok net biçimde ortaya koymuştur. Yani yaratılış gayesi kulluktur, ibadettir.

İtikat ve ibadetin yanı sıra dinin başka bir yönü daha vardır ki o da ahlaktır ve insanın toplumsal yönüdür. Burada kişinin diğer fertlerle ilişkisinde, toplumda bir birey olarak yapması gereken davranışlarını kastediyoruz.

Demek ki gözden kaçırılmaması gereken nokta şudur. Din sadece namaz, oruç, hac, zekat değildir. Bu ibadetlerin ne kadar mühim olduğu ve dinin olmazsa olmazları olduğu zaten bilinmektedir. Ancak yanlış olan sadece bunlara hasredip dinin, sanki sosyal hayat ve insan ilişkileri adına bir şey söylemediği düşüncesidir.

Din itikat ve ibadetlerin yanı sıra en veciz ifadeyle güzel ahlaktır. Yüce Rabbimiz Hz. Peygamber (sas)'e hitaben "Şüphesiz ki sen yüce bir ahlak üzeresin."2 buyurmak suretiyle Resulullah (sas)'ın temel görevlerinden birinin yüce, örnek bir ahlakı temsil etmek olduğunu vurgulamaktadır.

Ahlâk mutlak manada iyi olsun, kötü olsun yaratılıştır, yani yaratılıştan getirilen özelliklerdir. Yaratılışa bakıldığında ise; insanoğlunun başıboş yaratılmadığı aksine bir gaye ve amaç uğruna yaratıldığı görülür. İnsanoğlu mükerrem kılınmıştır, kendisine değer verilmiştir. Sonsuz nimetlerle donatılmıştır.3 Allah insanı kendisine halife tayin etmiştir. Bu yönüyle meleklerin de üstünde bir kıymet kazanmıştır.4 Ancak bu durum imtihanı başarmaması durumunda hayvanların da aşağısına düşme ihtimalini beraberinde bulundurmaktadır.5

Yüce Allah insanı yarattığında ona bir nevi bir plan-program hazırlamıştır. Tabiri caizse bir yol haritası çizmiştir. İmtihanı nasıl başarıyla vereceğinin yollarını göstermiştir. Daha sonra da onu nefsiyle ve onu etkileyen şeytanıyla baş başa bırakmıştır. Zaten dünyanın bir imtihan yeri olmasının sırrı da buradadır.

İşte ahlâk, yaratılıştan gelen bu programa uygun hareket etmektir. Yani insanın genel manada Allah'ın koyduğu ölçüler ve sınırlar içerisinde bir hayat sürmesidir.

Ahlâk, nefsin sağlık bilgisi olarak da tanımlanmıştır. Eflatun, ruhun mümkün olduğu kadar Allah'a yaklaşmak için gösterdiği cehd ve gayret olarak tarif eder ahlakı.

Eski alimlerimiz " mebde-i ahlak faziletin menfaate hakim olmasıdır" derler. Yani faziletin çıkarlara hakim olduğu yerde güzel ahlak adına bir şeyler var demektir. Kısacası ahlak, insanın iyiye ve doğruya doğru hareket etmesidir.

Din, ahlak yönüyle insanın diğer insanlarla olan münasebetleri açısından, doğru sözlü olmaktır, sadakattir, emanete riayettir, komşuya yardımdır, arkadaşa saygıdır, misafire ikramdır. Din, hayadır, insanlara faydalı olmaya çalışmaktır, insanlara zarar vermemektir.

Hz. Peygamber (sas) " Müslüman, diğer Müslümanların elinden ve dilinden emin oldukları kişidir.6" buyururken, Müslüman insanın çevresine güven veren kimse olduğunu net biçimde ifade etmiştir. İdeal bir toplumun maydana gelmesi, örnek bir İslam cemiyetinin oluşması, fertlerinin birbirine güven veren, birbirinin menfaatini düşünen ve toplumun çıkarını kişisel çıkarları üstünde tutan insanlar olmasına bağlıdır.

Selamlaşmada bile insanın iyi ahlaka sahip olarak diğer insanlarla kaynaşması ve sevginin yaygınlaşmasına sebep olması gibi anlamlar yatmaktadır.

İnsanın imanı da ameli de onu iyi bir kul, sorumluluğunun bilincinde bir fert yapmaya yöneliktir ve ona güzel bir ahlak kazandırmayı amaçlar. Bazı hadislerde özellikle iman ile güzel davranışlar (güzel ahlak) arasında bir ilişki kurulduğunu görüyoruz. Yani bir anlamda imanın gereğini yerine getirmek ve hakiki anlamda bir imana sahip olmak güzel bir ahlak sahibi olup iyi işler yapmaya bağlanmış olmaktadır. Örnek olarak şu hadis-i şerifleri zikredebiliriz: " Müminlerin imanca en kâmil olanı huy itibariyle, ahlakça en güzel olanıdır".7 "Sizden biri kendi nefsi için istediğini mümin kardeşi için istemedikçe tam iman etmiş olmaz".8

"Ben ancak ahlaki güzellikleri tamamlamak üzere gönderildim"9 buyuran Efendimiz (sas) gönderiliş amaçlarından birisi olarak güzel ahlak veya ahlaki güzelliklerden bahsetmektedir. Burada bizlere yönelik güzel ahlaka dayalı bir hayat tarzı edinmemiz yönünde bir tavsiye olduğunu görmekteyiz. Dünya ve ahiret mutluluğunu elde edebilme ve kazançlı çıkabilmemiz adına her konuda olduğu gibi bu konuda da O (sas)'nun prensiplerine sıkı bir biçimde bağlanmamız gerekmektedir. Şunu hiçbir zaman unutmayalım ki, ahlaki meziyetlerini muhafaza eden toplumlar daima ileri giderler ve ahlaki değerlerine sarılanlar her zaman kazançlı çıkar.

Hz. Peygamber (sas)'in ahlakı ile Kur'an-ı Kerim arasında da sıkı bir münasebet vardır. Yani Kur'an'ın öngördüğü özellikler, ortaya koyduğu model, tamamıyla Efendimiz (sas)'e uyuyordu. O (sas) adeta ete kemiğe bürünmüş bir Kur'an idi. O derece Kur'an'ı özümsemiş, hayatında yaşamış ve ahlakına yansıtmıştı. Bundan dolayı Hz. Aişe'ye Hz. Peygamber (sas)'in ahlakı sorulduğunda 'onun ahlakı Kur'an'dı 10 diye cevap vermiştir.

İnsanın yaratılış açısından Ahsen-i Takvim 11 suretinde yani en güzel bir biçimde olduğunu Yüce Kitabımızdan öğreniyoruz. Diğer hiçbir varlıkta bulunmayan bazı üstün özellikler insana bahşedilmiştir. Yani insanın fiziki, zahiri yönü en mükemmel bir özellik taşımaktadır. Ancak insanın, ameli ve ahireti için en iyi mertebelere gelmesi de kendisinde potansiyel olarak var olmakla beraber, bunu tercih edip etmemesi �imtihan sırrından dolayı- kişiye bırakılmıştır. İşte bu noktada, Efendimiz (sas) insana verilen yaratılış güzelliğinin huy güzelliği ile yani güzel ahlakla tamamlanması gerektiğini yapmış olduğu şu dua ile bizlere çok güzel ifade etmiş olmaktadır: "Allah'ım yaratılışımı güzel yaptığın gibi ahlakımı da güzelleştir."12

Belli bir makam ve mevkide bulunanlar ile sorumluluk sahiplerinin de yönettikleri, idare ettikleri insanlara karşı iyi davranmaları, anlayış göstermeleri ve mesuliyet bilinciyle hareket etmeleri gerektiği hususunda, Hz. Peygamber (sas)'in, Yemen'e vali olarak atadığı Muaz b. Cebel'e yaptığı şu tavsiye dikkate değerdir: "Ey Muaz, insanlara karşı ahlakını güzelleştir."13

Ahlak insanın yaptığı amelleri de neticede etkilemektedir. Yani güzel ahlak insanın kötü amelinin bağışlanmasına, kötü ahlak da iyi amellerinin boşa gitmesine sebep olabilmektedir. Bu hususta da Efendimiz şöyle buyurmaktadır: "Su, buzu erittiği gibi güzel ahlak da günahları eritir; sirke, balı bozduğu gibi kötü ahlak da ameli bozar".14 Yine buna paralel olarak, güzel ahlaka sahip olanların bu özellikleri sayesinde işledikleri hataların farkına daha çabuk varmaları ve bir an önce o hatayı telafi etme yoluna başvurmaları gerektiğini de Efendimiz (sas)'in şu enfes ifadelerinden anlıyoruz: "İnsanlara karşı iyi ahlaklı olun ve işlediğiniz bir günahtan sonra bir iyilik yapın ki o günahı silsin."15

Yazımızı Hz. Peygamber (sas)'in yaptığı şu dua ile bitirelim: "Allah'ım ayrılık ve bozgunculuktan, ikiyüzlülük ve kötü ahlaktan sana sığınırım".16

Dipnotlar: 1) Zariyat, 56. 2) Kalem, 4. 3) Mesela bkz. İsra, 70. 4) Bu hususla ilgili ayetler için bkz. El-Bakara, 30; En'am, 165. 5) Meseal Furkan, 44. 6) Muslim, İman, 14. 7) Tirmizi, Rida, 11. 8 ) Buhari, İman, 7; Muslim, İman, 17. 9) Malik, Muvatta, Hüsnu'l-huluk, 8. 10) Muslim, Musafirun,139. 11) Tin,4. 12) Ahmed b. Hanbel, Musned, I/403. 13) Malik, Muvatta, Hüsnu'l-huluk, 1-2. 14) Taberani, el-Mu'cemu'l-Evsat, I/470. 15) Tirmizi, Birr, 55; Darimi, Rikak, 74. 16) Nesai, Sünen, İstiaze, 21.

Kaynak: Altınoluk Dergisi, Nisan 2009


(Bu yazı Dini Yazılar Email Grubu'ndan gönderilmiştir.)

http://groups.yahoo.com/group/diniyazilar
http://diniyazilar.awardspace.com/
Cevapla
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 7 misafir