HaDiSLeRiN İnKaRı ve YaLNıZ KuRaN !!!

İslam dinimiz hakkında sormak istedikleriniz, merak ettikleriniz, paylaşmak istediklerinizi bu foruma yazabilirsiniz.
bulenttttttt
New Friend
New Friend
Mesajlar: 3
Kayıt: 05-05-2008 12:54

HaDiSLeRiN İnKaRı ve YaLNıZ KuRaN !!!

Mesaj gönderen bulenttttttt »

Allah tarafından gönderilen; İncil'de, Tevrat'ta ve Zebur'da (insan eliyle değiştirilse bile) doğruların olduğu bilinmektedir. Ancak biz müslümanlar vahyin içinde yalnız hak sözün olması gerektiğini bildiğimiz için Allah'ın emriyle el değilmemiş Kuran'a uyuyoruz.

Pekala! Şimdi, Allah tarafından gönderilmeyen Buhari'de, Müslim'de, Tirmizi'de de Kuran'ın söylediği birkaç sözü taklitten doğan doğrular olduğu bilinmektedir. Ama bunların içinde aynen İncil'de, Tevrat'ta ve Zebur'da olduğu gibi yanlışların da olduğu bilinmektedir. Ancak biz müslümanlar neden içinde doğruluk payı olan bu sözlere uymuyoruz da (.......)

Ben ilk sorunun cevabını tüm müslümanlar gibi tereddütsüz verebildim... Lakin 2. soruda ne cevabını verebiliriz acaba?

Allah yeni bir peygamber yollar mı ki hadisleri düzeltsin? Bizde 2. soruya cevap bulalım...Ne dersiniz?

Ya da bizde İncil sahipleri ve diğerleri gibi dinimizde orta bir yol mu tutturalım? Yahutta zehir karışan yemeği (hadisi ve onun tatbikçisi olan şeyleri) red mi edelim?
bulenttttttt
New Friend
New Friend
Mesajlar: 3
Kayıt: 05-05-2008 12:54

Mesaj gönderen bulenttttttt »

Kullanıcı avatarı
3DKim
Fast Friend
Fast Friend
Mesajlar: 210
Kayıt: 04-05-2008 18:38
Konum: Miami and South Florida
İletişim:

Mesaj gönderen 3DKim »

Bilmem farkın damısın, şuan da başka bir forum websitesinin reklamını yapıyorsun. Senin açın dan pek hayırlı olmaya bilir.
Bir de konu daki yazı sitilinin daha büyügü yokmuydu. ?
Çok ufak deilmi bu yazı tarzın.?
We're having too good of a time today, we ain't thinking about tomorrow..
Kullanıcı avatarı
beyazyele
Slow Friend
Slow Friend
Mesajlar: 22
Kayıt: 23-04-2008 12:01
Konum: Levh-i Mahfuz
İletişim:

Re: HaDiSLeRiN İnKaRı ve YaLNıZ KuRaN !!!

Mesaj gönderen beyazyele »

bulenttttttt yazdı:Allah tarafından gönderilen; İncil'de, Tevrat'ta ve Zebur'da (insan eliyle değiştirilse bile) doğruların olduğu bilinmektedir. Ancak biz müslümanlar vahyin içinde yalnız hak sözün olması gerektiğini bildiğimiz için Allah'ın emriyle el değilmemiş Kuran'a uyuyoruz.

Pekala! Şimdi, Allah tarafından gönderilmeyen Buhari'de, Müslim'de, Tirmizi'de de Kuran'ın söylediği birkaç sözü taklitten doğan doğrular olduğu bilinmektedir. Ama bunların içinde aynen İncil'de, Tevrat'ta ve Zebur'da olduğu gibi yanlışların da olduğu bilinmektedir. Ancak biz müslümanlar neden içinde doğruluk payı olan bu sözlere uymuyoruz da (.......)

Ben ilk sorunun cevabını tüm müslümanlar gibi tereddütsüz verebildim... Lakin 2. soruda ne cevabını verebiliriz acaba?

Allah yeni bir peygamber yollar mı ki hadisleri düzeltsin? Bizde 2. soruya cevap bulalım...Ne dersiniz?

Ya da bizde İncil sahipleri ve diğerleri gibi dinimizde orta bir yol mu tutturalım? Yahutta zehir karışan yemeği (hadisi ve onun tatbikçisi olan şeyleri) red mi edelim?
HADİS - KURAN ÇELİŞKİLERİ


--------------------------------------------------------------------------------
Kitabın buraya kadar olan bölümlerinde önce Kuran'ın kendi diliyle Kuran'ın dinin tek kaynağı olduğunu anlattık. Daha sonra ise Peygamberimizin hadisleri yazdırmamasından, mana ile hadis naklinin getirdiklerinden ve daha bir çok incelediğimiz konudan, hadislerin neden dinin kaynağı olamayacağını gördük. Bu bölümde ise hadislerin dinin kaynağı kabul edilmesinin sonucunda uydurulan hadislerin dinin temel ve tek kaynağı olan Kuran ile nasıl çeliştiklerini anlayacağız. Yani yapılan yanlışlığın sonuçlarını görüp, dinin tek kaynağı olan Kuran'a dönmenin önemini kavrayacağız. Kuran ile çelişen hadisleri göstermek için en ünlü hadis kitaplarının hadislerini seçtik; daha zayıf hadis kitaplarını sizin tahmininize bırakıyoruz. Kuran ile çelişen hadislerin olması tüm hadisleri
reddetmemiz, Kuran'a gidip dini yeniden kavramamız için yeterlidir. Kuran ile çelişen binlerce hadis vardır. Biz bu bölüme on tane örnek vermeyi yeterli görüyoruz. Zaten kitabımızdaki bir çok konunun akışı içindeki açıklamalarda, Kuran ile çelişen hadisler sergilenmektedir.

Biz Kuran'ın Allah sözü olduğunu nereden biliyoruz? Kimisi, Kuran öyle söylüyor diyebilir. Peki birileri Allah'a iftira olarak başka kitapları göstererek: "Bu da Allah katındandır." derlerse ne diyeceğiz? Biz Kuran'ın Allah sözü olduğunu ancak Kuran'ı inceleyip, Kuran'ın içerdiklerini değerlendirip iddia edebiliriz. Allah'ın mesajının doğruluğunu tartışmak bizzat mesajın kendisiyle alakalıdır.
Aynı mantıkla, hadisleri incelersek Allah'ın dininin kaynağı olmaya layık olup olmadıklarını görürüz. Nasıl Kuran'ın dinin kaynağı olup olmadığı bizzat Kuran'ın irdelenmesiyle tartışılabilirse, hadislerin dinin kaynağı olup olmadığı mevzusu da hadislerin irdelenmesiyle karara bağlanabilir. Kitabımız boyunca Kuran'ı ve hadisleri inceleyip dinin kaynağının ne olduğunu, nasıl olması gerektiğini açığa kavuşturmayı amaçladık. Bu bölümde ve bundan sonraki bölümlerde göstereceğimiz hadisler, hadislerin dinin kaynağı olmaya ne kadar layık(!) olabileceklerini ortaya çıkaracaktır.

Kitabımızda eleştirdiğimiz hadisler, hadisçilerin kabul ettiği, en ünlü hadis kitaplarının hadisleridir. Hadisçilerin reddettiği, yalandır(mevzudur) dediği hadisleri almadık. Örneğin "Allah kendisini yaratmayı isteyince atı koşturdu ve onu koşturup terletti. Sonra kendisini bu terden yarattı." veya "Allah melekleri iki kolunun ve göğsünün kıllarından yarattı." veya "Allah'ın gözleri hastalandı,
melekler Allah'ı ziyarete geldi." veya "Allah'ı rüyada gördüm. Uzun saçlı güzel bir genç suretindeydi. Yeşil bir elbise giymiş, altın nalınları vardı." hadisleri bunlara örnektir. (Hadis Müdafası İbni Kuteybe sayfa 66 - 67) Meşhur hadisçilerin bu tarz uydurma hadisleri nakledenleri yalanladıkları ve bu hadisleri kabul etmedikleri doğrudur. Fakat bu bölümde ve bundan sonraki bölümlerde en ünlü, en doğru, en güvenilir hadis kitaplarındaki hadisleri görünce, hadis kitaplarında doğru ile yalanın ayırt edilemeyecek şekilde karıştığını, hadis toplarken gösterilen doğru ile yalanı ayırt etme çabasının bir işe yaramadığını anlayacağız. Zaten Kuran yeterli, eksiksiz, tüm teferruatları içeren kitabımız olduğuna göre böyle çabalara da gerek yoktur.

Kuran'ı iyice düşünmüyorlar mı? Eğer o Allah'tan başkasının katından olsaydı elbette içinde bir çok çelişkiler bulacaklardı.

4- Nisa Suresi 82

Hiç şüphesiz Hatırlatıcı'yı biz indirdik biz. Onun koruyucuları da gerçekten biziz.

15. Hicr Suresi 9

Nisa suresindeki ayetten dinimizin kaynağının çelişkisiz olduğunu öğrenebiliriz. Allah Kuran'ın çelişkisiz olduğunu söyleyerek hem Kuran'ın doğruluğunu, hem de dinin kaynağının sahip olması gereken özelliği öğretiyor. Kuran ile çelişen hadislerin olması, hadislerin Allah katından olmadığının ve dinin kaynağı olamayacağının ispatıdır. Ayrıca Hicr suresindeki ayetten Kuran'ın korunduğunu , böylece dini kaynak olarak korunmuş bir kitaba sahip olduğumuzu anlıyoruz. Bu bölüm ve bundan sonraki 3 bölümde, hadislerin Kuran'la, kendi içlerinde ve mantıkla çelişkilerini sergilememiz sonucunda hadislerin korunmadığını ve binlerce uydurma ile düzeltilemeyecek şekilde karıştıklarını göreceğiz. Yani bu bölümlerde hadislerin dinin kaynağı kabul edilmesinin korkunç sonucunu görüp; çelişkisiz ve korunmuş olan dinimizin tek kaynağı Kuran'a, yalnız Kuran'a dönmenin gerekliliğini daha da iyi kavrayacağız.
Allah, pisliği akıllarını kullanmayanların üzerine yağdırır.

10- Yunus Suresi 100
Kullanıcı avatarı
beyazyele
Slow Friend
Slow Friend
Mesajlar: 22
Kayıt: 23-04-2008 12:01
Konum: Levh-i Mahfuz
İletişim:

Re: HaDiSLeRiN İnKaRı ve YaLNıZ KuRaN !!!

Mesaj gönderen beyazyele »

bulenttttttt yazdı:Allah tarafından gönderilen; İncil'de, Tevrat'ta ve Zebur'da (insan eliyle değiştirilse bile) doğruların olduğu bilinmektedir. Ancak biz müslümanlar vahyin içinde yalnız hak sözün olması gerektiğini bildiğimiz için Allah'ın emriyle el değilmemiş Kuran'a uyuyoruz.

Pekala! Şimdi, Allah tarafından gönderilmeyen Buhari'de, Müslim'de, Tirmizi'de de Kuran'ın söylediği birkaç sözü taklitten doğan doğrular olduğu bilinmektedir. Ama bunların içinde aynen İncil'de, Tevrat'ta ve Zebur'da olduğu gibi yanlışların da olduğu bilinmektedir. Ancak biz müslümanlar neden içinde doğruluk payı olan bu sözlere uymuyoruz da (.......)

Ben ilk sorunun cevabını tüm müslümanlar gibi tereddütsüz verebildim... Lakin 2. soruda ne cevabını verebiliriz acaba?

Allah yeni bir peygamber yollar mı ki hadisleri düzeltsin? Bizde 2. soruya cevap bulalım...Ne dersiniz?

Ya da bizde İncil sahipleri ve diğerleri gibi dinimizde orta bir yol mu tutturalım? Yahutta zehir karışan yemeği (hadisi ve onun tatbikçisi olan şeyleri) red mi edelim?
GİRİŞ


--------------------------------------------------------------------------------

Din hakkında yapılan tartışmalar hem medyada, hem de halkın arasındaki tartışmalarda sürekli gündeme gelmektedir. Bu tartışmalarda kimin doğru olduğuna, hangi fikrin dinin gerçek görüşü olduğuna nasıl karar vereceğiz? Neden din adına farklı doğrular ileri sürülmektedir? Din adına uydurulanları ve dinin kendisini nasıl ayırt edeceğiz?

İşte elinizde duran bu kitap tüm bu soruları cevaplamak ve bu konudaki kafa karışıklıklarını gidermek için yazılmıştır. Cevaplanması gereken en önemli soru, “Dinin kaynağı nedir?” sorusudur. Bu soruya vereceğimiz cevap diğer soruların cevabını da belirleyecektir. İlerleyen sayfalarda göreceğiz ki, din adına ortaya atılan farklı fikirlerin kaynağı bu soruya verilen farklı cevaplardır. Dini tartışmalara “Dinin kaynağı nedir?” sorusuna cevap vermeden girişmek ve her soruyu teker teker, dini anlamadaki yöntemi belirlemeden ele almak, medyada ve halkın arasında gördüğümüz çıkmazın sebebidir.

“Dinin kaynağı nedir?” sorusuna verdiğimiz cevap bizim dini anlamadaki yöntemimizi belirleyecektir. Bu soruyu cevaplamadan tartışmaya girişenler yöntemsiz bir şekilde dini anlamaya kalkıyorlar demektir. Bu tip kişilerin bir soruya Kuran’dan, bir soruya bir hadis kaynağından, bir soruya kendi dünya görüşlerinden, bir soruya bir mezhepten, başka bir soruya apayrı bir mezhepten cevap verdiklerini görüyoruz. Yöntemsiz bir şekilde dine yaklaşanlar sonunda; kendi istek, arzu, ve saplantılarını dinselleştirmeye kalkmaktadırlar. Bu kişilerin ileri sürdükleri fikirler sağlam bir mantığa (yönteme) dayanmadığı için ise, bu görüşleri duyan kişiler, bu fikirlerin neden ve nereden kaynaklandığını anlayamamaktadırlar. Dini anlamadaki yöntemi belirlemek, yani “Dinin kaynağı nedir?” sorusuna cevap vermek, din adına ortaya atılan kafa karışıklığını gidermenin en önemli şartıdır.

Din, Allah’ın insanlara gönderdiği sistemdir. O zaman “Dinin kaynağı nedir?” sorusunun cevabı, Allah’ın insanlardan beklentilerinin, isteklerinin, emirlerinin, tavsiyelerinin neler olduğunun da cevabı olacaktır. Acaba dinin kaynağı sadece ve sadece Kuran mıdır? Kuran’ın yanında hadisler dinin kaynağı mıdır? Mezheplerin dindeki otoritesi ne olmalıdır? Tarikatlar ve bu tarikattaki şeyhleri nasıl değerlendirmeliyiz, bunların dindeki konumu nedir? İşte tüm bu soruların cevabını bu kitapta işleyeceğiz ve bu sorulara verilen yanlış cevapların dini anlamadaki yöntemi yanlış belirlediğini, yanlış yöntemin ise din adına ortaya atılan uydurmalara sebep olduğunu göstereceğiz.

Bu kitabı okuduktan sonra din hakkında konuşan kişilere ilk olarak dini anlamadaki yöntemlerini sormanızı; “Dinin kaynağı nedir?” sorusuna verdikleri cevapları öğrenmenizi, sonra bu kişilerin bu soruya verdikleri cevaplar ile (yöntemleriyle) çelişip çelişmediklerini kontrol etmenizi öneriyoruz. Sırf bunu bile uygulamayı becerebilirsek, din hakkında otorite olarak sunulanların, aslında kendi içlerinde nasıl çelişkide olduklarını saptayabiliriz.

Toplumda yöntemi olmadan din hakkında konuşan kişiler kadar, savundukları yöntemleriyle hayattaki uygulamaları birbirine uymayan kişilere de dikkat etmeliyiz. Bu kişilerin uygulamalarına bakanlar, bu kişilerin dini inancının aslını anlayamayabilirler. Örneğin “Dinin kaynağı nedir?” sorusuna verdikleri cevap, aslında Afganistan’daki Talibanlar gibi yaşamalarını gerektiren bu kişilerin, yaşam tarzları hiç te Talibanlara benzememektedir. Bu kişiler savundukları teori (yöntem) ile yaşadıkları pratik arasında uçurum olan kişilerdir. Şunu belirtmeliyiz ki örneğini verdiğimiz bu kişiler, Tükiye’nin ufak bir azınlığı değil önemli bir kalabalığıdır. Yapılması gereken bu kişilerin savundukları sistem ile (teori, yöntem) yaşam tarzlarının (pratik, uygulama) arasını daha da açmaya çalışıp, bunların yaşam tarzlarını düzeltmek değildir. Gerekli olan, yöntem ve teori diye adlandırdığımız temeli doğru kurmak ve yaşam ile inanç arasındaki çelişkiyi kaldırmaktır. Ancak sağlam, ayakları yere basan, doğru bir yöntem ile dini anlamanın neticesinde ve yaşam tarzını teoriden, yöntemden kopartmayan bir yaklaşım ile rasyonel, mantıklı, düzgün bir sonuç ortaya çıkabilir. Tüm bunları sağlayacak olan ise en başta “Dinin kaynağı nedir?” sorusunu doğru cevaplamamız ve bu doğru cevaptan hiç kopmadan, sapmadan yaşam tarzının (pratiğin) nasıl olması gerektiğini ortaya koymamızdır.

Allah’ın gönderdiği sistem olan dinin saptırmalardan, sömürülerden, geleneklerden ve keyŞliklerden korunmasının çaresi budur. Çünkü dinin kaynağı olanı, dinin kaynağı olmayandan ayırt etmeye dayanan yöntemimiz, aslında Allah’tan olanı ve insani olanı ayırt etmek anlamına gelmektedir. Bu yöntemdeki titizlik, Allah’tan olanı (dinin kaynağını), insani olanla (uydurma dini kaynakla) karıştırıp, din diye (Allah’ın sistemi diye) sunma çabalarına set çekecektir.



DİN TARİHİ AKILLA TAKLİDİN MÜCADELESİDİR
Peygamber’ler geldikleri devirlerde hep gelenekleri sorgulamışlar, Allah’ın dinine aykırı olan geleneklere ve yerleşik inançlara karşı savaşmışlardır. Kuran’ı okuduğumuz zaman Peygamberlerin, insanları düşündürerek, akıllarını çalıştırtarak Allah’ın dinine aykırı olan geleneklere, yerleşik inançlara karşı organize ettiğini anlarız. Kuran insanları Allah’ın yerdeki, gökteki ve bunların aralarındaki delillerini incelemeye, bunlar üzerinde akıl yürütmeye çağırır. Oysa Kuran’a karşı çıkanlar, atalarını üzerinde buldukları sisteme, yani geleneğe bağlı olduklarını ve bu geleneği devam ettireceklerini söylerler. Tarih boyunca Peygamber’lerin aklı çalıştırma çağrısının en büyük düşmanı karşı akli deliller değil, gelenek olmuştur. Yaygın olan sistemi, babaların, ataların uyguladığı sistemi taklit etmek, birçok insana aklı işletmekten daha cazip gelmiştir. Din tarih boyunca aklı işletmeyi, din karşıtı görüş ise gelenekçiliği yani muhafazakarlığı savunmuştur. Ne garip bir çelişkidir ki günümüzde muhafazakarlık ve gelenekçilik dindar olma manasında kullanılmaktadır. Kuran’ın anlattığı dinde, akıl insanların hareketlerine yön vermelidir. Gelenekler, toplumsal dahi olsa peşin kabuller, çoğunluk kabul etse bile aklın, açık delilin doğrulamadığı görüşler insan hayatına rehberlik etmemelidir. Delil yerine atalarının uyduğu sisteme göre hayatlarını yönlendirenlere Kuran’ın aşağıdaki ayetlerini okumalarını öneriyoruz. (Ayrıca bakın 31 Lokman Suresi 21, 14 İbrahim Suresi 10, 11 Hud Suresi 62 ve 109, 5 Maide Suresi 104, 7 Araf Suresi 28)



21-Yoksa onlara bundan önce bir kitap verdik de ona mı yapışmaktadırlar?

22-Hayır dediler ki: “Biz atalarımızı bir ümmet üzerinde bulduk, onların eserlerini izleyerek doğruya varacağız.”

23-İşte böyle! Senden önce de bir memlekete elçi gönderdiğimizde, oranın servetle şımarmış elit tabakası mutlaka şöyle demişlerdir:“Biz atalarımızı bir ümmet üzerinde bulduk, onların eserlerine uyarak yol alacağız.”

24-O da “Ben size atalarınızı üzerinde bulduğunuz şeyden daha doğrusunu getirmiş olsam da mı?” dedi. Onlarda “Doğrusu biz seninle gönderileni tanımıyoruz.” dediler.

43- Zuhruf Suresi 21,22,23,24

Kuran’ın ayetlerinden görüyoruz ki çoğunluğa veya toplumda hakim olan görüşe uymak insanları doğruya götürmeye yetmemektedir. (Bakınız kitabımızın 33. bölümü) Oysa bugün insanların, dini adeta bir geleneğe dönüştürdüklerini, din adına bir çok kabulleri kökenini araştırmadan, bu kabullerin dinin bir parçası olup olmadığını sorgulamadan, yaygın görüştür diye, şeyhleri dedi diye, falanca dedi diye kabul ettiklerini görüyoruz. Zuhruf suresinin alıntıladığımız 21. ayeti kitaba dayanılmadan din adına ortaya konulanların geçersiz olduğunu söylemektedir. Fakat ayetlerin devamı, atalardan gelen mirasın nasıl Allah’ın kitabının önüne konulabildiğini göstermektedir.

Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz ve gönül, hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.

17- İsra Suresi 36

Onlar sözü dinlerler ve en güzeline uyarlar. İşte onlar Allah’ın doğruya ilettiği temiz akıl sahipleridir.

39- Zümer Suresi 18

Din diye ortaya atılan görüşler karşımıza çıktığında bunları, bu ayetlerin aydınlatıcı ışıklarıyla değerlendirmeliyiz. Din adına söylenen bu sözler neye dayanıyor, nasıl ortaya atılıyor incelemeliyiz. Kitabın 2. bölümünde dinin kaynağının sadece ve sadece Kuran olduğunu göreceğiz. Bu çıkarımla insanlara, önce kafalarında bir din oluşturup, sonra bu dini Kuran’da zorlamalarla arayacaklarına, dinlerini doğrudan Kuran’dan eksiksiz ve fazlasız şekliyle bulmalarını öğütleyeceğiz. Daha sonraki bölümlerde ise içinde doğru ile yalanın ayırt edilemeyecek şekilde karışmış olduğu, Peygamber’in söylemiş olduğu iddia edilen hadislerin Kuran’la, birbirleriyle, mantıkla çeliştiklerini ve nasıl uydurulduklarını anlayacağız. Hadislerin dinin kaynağı olamayacağını göstermenin Peygamber’e hakaret değil, Peygamber’i iftiralardan kurtarmak olduğunu kanıtlayacağız. Tüm bu konuları okurken, sizden yukarıda geçen İsra suresinin 36. ayetini unutmadan mevcut fikirlerinizi gözden geçirmenizi, Zümer suresinin 18. ayetini anımsayarak en güzele ulaşmak için önce dinlemeniz gerektiğini hatırınızda tutmanızı, Zuhruf suresinin 21, 22, 23, 24. ayetlerini göz önünde bulundurarak varsa peşin kabullerinizi, geleneklerinizi, atalarınızdan öğrendiğiniz dini sorgulamanızı ve Allah’ın istediği gibi dini, geleneklerin üzerine değil, delillerin üzerine kurmanızı istiyoruz.



KURAN AKILLA ÇELİŞMEZ
Şüphesiz, yeryüzündeki hareket eden canlıların Allah katında en kötüsü aklını işletmeyen sağırlar ve dilsizlerdir.

8- Enfal Suresi 22

Allah pisliği akıllarını kullanmayanların üzerine yağdırır.

10- Yunus Suresi 100

Allah’ın yolu akıl yoludur, vicdan yoludur. Allah’ın en kötü gördüğü canlı tipi, gerçeğe karşı sağır olan, aklını işletmeyen insanlardır. Bu tipler Allah’ın, diğer canlılardan ayırt edici özellik olarak verdiği aklı kullanmamakta, akıllarını işletmemekte ve Allah’ın delillerini görmemektedirler. Bu tiplerin akılları efendilere, çoğunluğa, geleneğe, ataların yoluna ipotekli olduğu için bunlar akla ihtiyaç duymazlar. Kuran’ın anlattığı dini anlamayanlar dini; dogmalar, hurafeler, içinden çıkılması ve uygulanması mümkün olmayan zorluklar sistemi olarak göstermişlerdir. Bu tavırlarıyla da yüz milyonlarca kişiyi dinden soğutmuşlar, hatta birçok insanı dinsizliğe itmişlerdir. Kuran’ın anlattığı İslam’ı, bu geleneksel, zorlaştırılmış, mantıksızlaştırılmış dinden ayırt etmek, bu yüzden çok önemlidir. Böylece Kuran’ın anlattığı İslâm, üzerindeki yüklerden, eklemelerden, eksiltmelerden kurtulacaktır. Hem de Kuran’dan, İslâm’dan soğutulmuş kitleler geri kazanılacaktır.

Andolsun size hatırlatıcı bir kitap indirdik. Yine de aklınızı kullanmayacak mısınız?

21- Enbiya Suresi 10

1450’li yıllarda icat edilen matbaanın kullanımını 278 sene geciktiren, şehzadeleri öldürmek için dini fetva verip Kuran’daki en büyük günahlardan adam öldürmeyi gerçekleştiren hep bu gelenekçi, Kuran’ı dinin kaynağı olarak yeterli görmeyen zihniyettir. Afganistan’daki ilkel, vahşi Talibanların, İran’daki zorlamacı ve sınırlayıcı Şiilerin oluşumunun suçlusu yine gelenekçi, Kuran’ı dinin kaynağı olarak yeterli görmeyen bu zihniyettir. Bu zihniyet, uydurma izahları da, kendi imamlarını da, mollalarını da, şeyhlerini de dinin kaynağı yapmış, Allah’ın İslâm’ı adına ucube düzenler ortaya çıkarmıştır. Üstelik kendilerini “dinin tek temsilcisi” olarak ilan eden bu zihniyete sahip kişiler kendileri dışında herkesi dinsiz sayıp, aforozlamışlardır.(Bakın 32. bölüm)



KİTABIN AMACI
Bu kitabın amacı tüm bu uydurmaları gösterirken, din adına tekelin bir tek Kuran’da olduğunu, Kuran dışında hiçbir kişinin, hiçbir mezhebin, hiçbir şeyhin ve hiçbir uygulamanın ne dine tek bir ilave, ne de dinden tek bir eksiltme yapamayacağını göstermektir. Dinin temel hedefi insandır. İnsanı hayatla, kendisiyle çelişkiye götürmenin sonu hüsrandır. İslam’ın gerçek yapısında bu çelişkinin yeri yoktur. Oysa uydurulmuş din ileride göreceğiniz gibi çelişkiler, mutsuzluklar ve mantıksızlıklar yuvasıdır. Allah’ın insan yaratılışının özüne uygun bir sistem olarak tanıttığı dinin, insan yaratılışının özüyle ve yaratılışın en büyük nimeti olan akılla çelişmesi asla düşünülemez.

O halde sen yüzünü bir Tek Tanrı’cı olarak dine: Allah’ın insanları yaratışındaki fıtrata (yaratılış-özüne) çevir. Allah’ın yaratışında bir değişiklik yoktur. İşte dosdoğru din budur. Ancak insanların çoğu bilmiyorlar.

30-Rum Suresi 30

Din adına tek hüküm koyucu Allah’tır. Allah tek yetkili olarak mesajlarını Kuran vasıtasıyla insanlığa eksiksiz, çelişkisiz, ayrıntılı, tam ve açık bir şekilde göndermiştir. Bu gerçekleri belirleyip Kuran’ın İslam’ını kabul etmek, Allah dışında hiçbir kimsenin hüküm koyucu olarak kabul edilmemesi demektir. Bu yüzden bu hareket, Allah dışında dinin sahibi ilan edilenlerin tümünün bu geçersiz yetkilerinin ellerinden alınıp, dinin tek sahibi Allah’a, hiç kimseyi O’nun hükmüne ortak etmeden yönelmek demektir. Kuran’ı insanlara ileten, ilk Müslümanları örgütleyip, kendisi de Kuran’a uyan Peygamber’imiz, Kuran’ın dışında bir kaynağı insanlara sunmamış, yazdırmamış, din adına göstermemiştir. Peygamber’in söylemiş olduğu varsayılan bir söz veya bir yorum Kuran’la çelişir, Kuran’a ilave veya eksiltme yaparsa, bu söz hem dine, hem de Peygamber’e iftiradır.

İlerki bölümlerde, Arap, Emevi, Abbasi gelenek ve göreneklerini, uydurma izahları, şahsi görüşleri dine sokan, dinin özellikle uygulama alanını bir yığın uydurmayla dolduran zihniyeti tanıyacağız. Bu bağlamda din denince neden yalnızca Kuran’ı anlamamız gerektiğini, Kuran’da geçmeyen hususların neden dinle alakası olmadığını kavrayacağız. Ayrıca dine maledilen ve yaygın olarak Kuran’da da var sanılan birçok hususun, Kuran’da yer almadığını ve bu yüzden dinen bir şey ifade etmediğini öğreneceğiz. Yani; Kuran’a giderek dini yeniden tanıyacağız ve yapılandıracağız.



TABULARIN ZİHİNLERE VURDUĞU ZİNCİRLERDEN KURTULALIM
Dini sonuçları bildirirken bir tek Kuran’ı baz alıp, kendi sübjektif görüşümüzü bildirmemeye çalışacağız. Buna rağmen gelenek savunucuları tarafından çok çeşitli ithamlara uğrayacağımızı şimdiden tahmin ediyoruz. Daha evvel de birçok araştırmacı-yazarların itham edildiği gibi bizim de ajan, Yahudi veya mason olduğumuzun söyleneceğine kesin gözüyle bakıyoruz. Kendi geri kalmışlıklarının sebebini sürekli bir takım dış güçlere yükleyip, kendilerini temize çıkartma, geleneksel İslamcıların klasikleşmiş kendilerini kandırma metodudur. Şimdiden söyleyelim: Yahudi, ajan, ya da mason değiliz. Gelenekçi dinin insanları dinden soğutması üzerine, birikimlerimizi kitaba aktarmayı borç bilen Kuran araştırmacılarıyız. Bu kitabı da eleştirel mantıkla okumanızı tavsiye ediyoruz. Doğru olan ve dinin tek kaynağı olan Allah’ın kitabı Kuran’dır. Buradaki fikirlerimiz de ancak Kuran’a uyduğu ölçüde doğrudur. Bu çalışma, İslam’ı Kuran dışılıktan kurtarmaya çalışan; geleneğin, taklidin, kelle sayısının ve hurafelerin akıllara vurduğu zincirleri kırmayı amaçlayan bir çalışmadır.

Elinizdeki kitap Kuran’daki İslam’ı anlama yolunda ufak bir katkıda dahi bulunursa çok mutlu olacağız.


http://yahyasalih.blogcu.com/Uydurulan+ ... ndaki+Din/
Allah, pisliği akıllarını kullanmayanların üzerine yağdırır.

10- Yunus Suresi 100
Kullanıcı avatarı
beyazyele
Slow Friend
Slow Friend
Mesajlar: 22
Kayıt: 23-04-2008 12:01
Konum: Levh-i Mahfuz
İletişim:

Mesaj gönderen beyazyele »

HADİSLERİN (SÜNNETİN) İNCELENMESİ


--------------------------------------------------------------------------------

Kitabın ikinci bölümünde Kuran’ın dini kaynak olarak yeterli olduğunu, Kuran’ın dışında başka bir kaynağa ihtiyaç olmadığını gördük. Bu bölümde hadislerin toplanışı, Peygamberimiz’in hadisleri yazdırmadığı gibi konuları irdeleyerek, Kuran dışında dinin ikinci kaynağı neden olamayacağını bir kez daha göreceğiz. Peygamber’e iftira olarak nakledilen hadislerin Kuran’la, mantıkla ve kendi içlerindeki çelişkisini ise 6.,7., 8. bölümlerde görerek sonuca bakıp, Kuran dışında başka kaynak aramanın felaketine şahitlik edeceğiz.

Hadis kelimesinin sözlükte “söz, haber” manalarına geldiğini görüyoruz. Sünnet ise “izlenen yol, alışılmış yol, adet” manasına gelir. Halk arasında yaygın olarak kullanımına göre Peygamber’in söylediği iddia edilen sözlere “hadis”, Peygamber’in davranış biçimleri, hareket tarzları olduğu iddia edilen davranışlara ise “sünnet” denir. Kuran’daki hadis kelimesinin kullanım tarzını da bu bölümde göreceğiz.(Sünnet kavramı ve kelimesinin kullanımı için 16. Bölüme bakın.) Davranış biçimleri sözlerle açıklandığı, aktarıldığı için hadis ve sünnet terimlerinin birbirlerinin yerine kullanıldığını her hadis ve sünneti inceleyen kitapta görebiliriz. Örneğin Lübnan Üniversitesi’nden Dr. Subhi es Salih kitabının girişinde bunu şöyle açıklamaktadır: “Hadisçilerce hadis ve sünnetin, biri diğerinin yerinde kullanılan iki kelime olduğu kabul edilmiştir. Hadis ve sünnet ifadelerinden, bir sözün, bir hareketin, bir takrinin veya bir sıfatın Peygamberimiz’e izafesi anlaşılmaktadır.” Bu yüzden kitabımızda hadis veya sünnet dediğimiz zaman bu ikisini birbirinin yerine düşünebilirsiniz.

Hadisleri incelemeye Peygamberimiz’in dönemine giderek ve sonra yavaş yavaş kendi dönemimize gelerek başlayalım. Peygamberimiz’in hadis yazımına izin vermediğini, kendi sözlerinin yazımını yasakladığını hadisçiler bile kabul etmektedir. En doğru kabul edilen iki hadis kitabından biri olan Müslim’de ve Hanbeli mezhebinin kurucusu İbni Hanbel’in Müsned’inde şu hadisi rivayet ederek Peygamber’in kendi sözlerinin yazımını yasakladığını kabul ederler. “Benden Kuran dışında hiçbir şey yazmayın. Kim benden Kuran dışında bir şey yazmışsa imha etsin.” (Müslim, Sahihi Müslim Kitab-ı Zühd, Hanbel, Müsned 3Ğ12, 21, 33) Darimi’deki hadis ise şöyledir: “Sahabe Allah’ın elçisinden sözlerini yazmak için izin istediler. Ancak onlara izin verilmedi.”(Darimi, es-Sünen) El Hatib’teki hadis şöyledir: “Biz hadis yazarken Hz. Peygamber yanımıza geldi ve yazdığınız şey nedir? dedi. Senden işittiğimiz hadisler (sözler) dedik. Hz. Peygamber Allah’ın kitabından başka kitap mı istiyorsunuz? Sizden evvelki milletler Allah’ın kitabı yanında başka kitaplar yazdıkları için yoldan çıktılar.” (El Hatib, Takyid, sayfa 33) Tirmizi’den de bunu öğrenebiliriz: “Allah elçisinden sözlerini yazmak için izin istedik, bize izin vermedi.” (Tirmizi, es-Sünen, K. İlm, sayfa 11)

Hadisleri inceleyen kitaplarda olsun, hadisin dinin kaynağı olduğunu iddia eden kitaplarda olsun Peygamber’in kendi sözlerinin yazımını yasakladığı kabul edilir ve bunun hadislerle Kuran’ın karışmaması için olduğu söylenir. Oysa gelenekçi İslam’ı savunanlara göre hadislerden de aynı Kuran gibi hüküm çıkartılmalıdır. Yani hadisler de Kuran gibi dinin kaynağıdır. Peki dinin kaynaklarından biri de hadis ise Peygamber nasıl olur da hadis yazımını yasaklar, insanların dini eksik öğrenmelerini, sözlerine yalan katılmasını, sözlerinin bir kısmının unutulmasını göze alır? Kuran’da kalemle yazı yazmaya dikkat çekilir; vasiyetin, borcun yazılması söylenir.
Eğer hadisler dinin kaynağı ise vasiyetler ve borç bile yazılırken, Peygamber’in dinin kaynağının yazılmasını engellemesi hiç mümkün müdür? Eğer Peygamber dinin bir kaynağının kayda geçmiş olmasını engellemişse, dinin tam ve eksiksiz bir şekilde öğrenilmesini engellemiş olmaz mı? İleride göreceğimiz gibi birçok hadis uydurulmuştur. Eğer ki hadisler dinin kaynağı olsaydı, Peygamber onları yazdıracaktı ve şu anda olduğu gibi hadislerin içine onbinlerce yalan karışmamış olacaktı. Oysa Kuran ayetlerinden anladığımız gibi Kuran yeterlidir. Bunu da en iyi anlayan şüphesiz Peygamber’imiz Hz. Muhammed’dir. Görüldüğü gibi Peygamber’in sünneti (davranış tarzı) hadislerin Kuran’a ilaveler yapan kitaplar olarak yazılması değil, hiç yazılmamasıdır. Peygamber hadis yazdırmamakla kalmamış, üstelik bunu yasaklamıştır. Yani hadis yazmak Peygamber’in tavrı olmadığı gibi üstelik bir yasağıdır. Basiret sahibi Peygamber’imiz insanların detaysever, Peygamber’leri ilahlaştırıcı, mezheplere bölünmeye müsait karakterlerini bildiğinden, bunlara yol açacak hadis yazımını yasaklamıştır. Bugün gelinen nokta Peygamberimiz’in basiretini bir kez daha takdir etmemizi gerektirmektedir. Sırf Peygamber’in hadis yazımını yasaklaması bile anlamaya niyeti olanlar için yeterlidir.

http://yahyasalih.blogcu.com/Uydurulan+ ... +Din/page4
Allah, pisliği akıllarını kullanmayanların üzerine yağdırır.

10- Yunus Suresi 100
Kullanıcı avatarı
izleyici
Slow Friend
Slow Friend
Mesajlar: 29
Kayıt: 17-07-2008 23:31

Mesaj gönderen izleyici »

Yahu zaten Allahın bizler için gönderdiği kuran dururken neden kuranda yazana inanmazlarda giderler oraya buraya bakarlar insanların sölediklerine inanırlar, en basidinden böle böle gelenekleri dinselleştirmişler ve şimdiki insanlar gerçek islamiyetten uzak yaşıyorlar, örneğin aslında namaz 3 vakittir, islamda başı örtü yoktur ve daha bi sürü şey ama bende eşimin örtünmesini isterim çünki dışardaki insanlar dinden uzaklar ve ne yapacakları belli olmaz, bu yüzden dinden ve insanlıktan uzak olan insanlardan eşlerimizi örterek saklıyoruz, aslında gerçek müslüman olsalar saçı görünen kadına ağzının suyunu akıta akıta bakmayacağını öğrenirdi. :shock:
Kullanıcı avatarı
cRyStaLL
Best of TurkiyeForum
Best of TurkiyeForum
Mesajlar: 1791
Kayıt: 04-07-2008 15:31
Konum: dünyadan

Mesaj gönderen cRyStaLL »

Namaz 3 vakit midir ? :D Allah'ım sen koru, yolumuzu şaşırtma Yarabbim..
I[b]t[/b]'s [b]a[/b] t[b]h[/b]i[b]n[/b] [b]l[/b]in[b]é[/b] b[b]é[/b]tw[b]é[/b]én [color=Red]l[b]ø[/b]v[b]é[/b][/color] [b]a[/b]n[b]d[/b] [color=red]h[b]a[/b]t[b]é[/b] [/color] [b]![/b]
Kullanıcı avatarı
Enchanting
Best of TurkiyeForum
Best of TurkiyeForum
Mesajlar: 7916
Kayıt: 09-06-2005 14:13
Konum: Ankara

Mesaj gönderen Enchanting »

izleyici yazdı:Yahu zaten Allahın bizler için gönderdiği kuran dururken neden kuranda yazana inanmazlarda giderler oraya buraya bakarlar insanların sölediklerine inanırlar, en basidinden böle böle gelenekleri dinselleştirmişler ve şimdiki insanlar gerçek islamiyetten uzak yaşıyorlar, örneğin aslında namaz 3 vakittir, islamda başı örtü yoktur ve daha bi sürü şey ama bende eşimin örtünmesini isterim çünki dışardaki insanlar dinden uzaklar ve ne yapacakları belli olmaz, bu yüzden dinden ve insanlıktan uzak olan insanlardan eşlerimizi örterek saklıyoruz, aslında gerçek müslüman olsalar saçı görünen kadına ağzının suyunu akıta akıta bakmayacağını öğrenirdi. :shock:
Ben de Johnny Depp..
bir gün ve gerçekten, her şey çok güzel ölecek!
Kullanıcı avatarı
izleyici
Slow Friend
Slow Friend
Mesajlar: 29
Kayıt: 17-07-2008 23:31

Mesaj gönderen izleyici »

Dediklerimin doruklarını yanlışlıklarını savunmayacam, vardır yoktur demiyecem, çünki ben artık tartışmaya girmiyorum, sizlerde girmeyin bana sorarsanız, bu tarz konularda sadece alimler hocalar konuşsun, bizlerin bilgileri biryere kadardır, alimler bile kendi aralarında ters düşebiliyor, bu konudaki yazımında silinmesini talep ediyorum Allaha emanet.
Lokman
21. Onlara: "Allah'ın indirdiğine uyun!" denildiği zaman : "Hayır biz atalarımızı neyin üzerinde bulduksa onun ardınca gideriz." diyorlar. Ya şeytan onları kızgın alevli ateşin azabına çağırıyor idiyse de mi?
Cevapla
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 6 misafir