Ne azaplar geldi, geçti şu hayatımdan seni severken. Seni sevmek zor işti güzelim, seni sevmek herkesin yapabileceği bir iş değildi. Tatlı gülüşün hâlen daha parlarken bu kağıt parçasında, acaba akacak mı göz yaşların bunu okuduktan sonra. Acaba beni bin bir türlü ıstıraplara sokan sen üzülecek misin? Yine de üzülme, istemem, yine de ağlamasın gözlerin.
Bu satırlar sitem için değildir; bu satırlar aşkımı sana son bir kez daha anlatmak içindir sevgilim. Peki onca yakarış ve itiraflardan sonra niye yeniden yazıyorum bunları sana, hem de yolun sonuna gelmişken. Bunları sana ölümsüzleşsin diye yazıyorum. Sen bu mektubu yaksan da gecenin şahit olmasını istiyorum. Sen ağlamasan da parlayan yıldızların ağlamasını istiyorum. Sabah olduğunda mahmur gözlerini açan martıların acı acı bağırması için yazıyorum bunları.
Her lâhza seni düşünen bu yüreğim şimdi seni daha çok düşünüyor. Pâre pâre yanan yüreğim son demde seni söylüyor işte bu satırlarla. Bu satırlar az sonra gerçekleşecek hazin intiharın sonunda kaybolacak mahzûn ruhumun bir nebze hatırlanması içindir. Ölümü mantık yolunda ortadan kaldırmak için yazıyorum bu mektubu. Zaten ancak yazı ölümü ortadan kaldırabilir.
Güneş doğacak mutlaka bu mâtemdeki gecenin ardından ve hayat aynı şekilde devam edecek. Her şey aynı olacak belki ama ben olmayacağım. Ardımdan bir miras gibi bu mektubu bırakıyorum. Ölümü peşimde götüreceğim ve bu satırlarda sana âşık bir genç bırakacağım. Yazı ölümsüzlüğün anahtarıdır ya, işte ölüm bu kağıt parçası değildir sevgilim, ölüm şurada yatacak olan cansız bedenimdir.