düşünüyorum da bazen biz insanlar istemediğimiz bir yaşantının içinde
savrulup gidiyoruz. Belki bize ait olan yaşama hakkını çoğu zaman bir başkasının istekleriyle donatıp kendimiz olmakdan çıkıyoruz.
Biz ne kadar kendimiz için yaşıyoruz? Ne kadar isteklerimizin peşinden gidiyoruz?
Hepimizin yüreğinde çoğu zaman hayal olmayan, gerçekleşebilir istekler var ama bunları gerçekleştirmek için ne kadar çabalıyoruz. öyle çok bastırdığımız yönlerimiz var ki sanki bir makine tarafından yönetilir hale geldik..kalabalık şehirlerin içinde ufacık kaldığımız da bir değil bir kaç kere derinden soluyoruz ve sadece yutkunuyoruz. kim ne kadar mutlu sözlerinde klasik kalıpları öyle bir benimsemişik ki (mutluluk insanın elindedir gibi) başucu yastığı yapmışız bu türden sözleri.. felsefi olarak yazılmış pek çok kitap çoğu zaman akıl karıştırabiliyor.belki de bizi aşan boyuta varabiliyor.o zamanda bir kenara çekilip seyre dalıyoruz insanları..
Durmak istediğim yer, yaşamak istediğim mekan burası mı? Hergün aynı insanları görmek istiyormuyum? niye yaşantımı biçimlendiremiyorum?Niye istediğim gibi yaşayıp mutlu olmak için uğraşmıyorum?
zaman hızla akıp geçiyor.. hiç geçmiyecek bitmiyecek sanılan zaman..
sorgulamaya başladığınız da bazı şeyleri yine başa dönüp bize ayrılan yola geri donüyoruz. halimize şükretmek lafı sanırım isteklerimizin boyutlarını veya sınırlarını tahmin edemeyen kişilerin yaşamımıza sokmak istediği bir avuntu sözü..sanırım en güzel söz özgürlük..ruh özgürlüğü, düşünce özgürlüğü, yapacakların için özgürlük...(bu arada fısıltılara kulak
verdiğimizde özgürlük bir yere kadar, başkalarına zarar vermezsen sorun yok) sözcüklerini duyar gibi oluruz. bu sözcüklerde bile sınırlama var..ama sanırım kimsenin bir suçu yok..öyle diyenlerde nasıl bezenmişlerse bu zamana kadar onları söylüyorlar..ya sessiz gemi olunacak istediğin rotaya cevrilecek dümen...yada akıntıya kapılıp gideceksin..(neyse bunlar içimden geldi arkadaşlar)
Istemedigimiz bir yasamin alintisi icerisinde bile sürüklenmis olsak, bize kalan; en zor kosullar dahiliyetinde bile, en iyisini ortaya cikartip yasamaktir..
Cogumuz kendimiz icin yasamiyoruz. Yasadigimizi saniyoruz. Yasadigimizi sandigimiz, o sanimsamanin yaniltisinda da isteklerimizi unutabiliyoruz. Yanlis oldugunu bile bile..
Kendimizi de o cogullarin icersinde sorgulamiyoruz. Insanca yasamanin insanliginin üzerine cizgi cekiyoruz.
Belki de kendimize * zaman ayirmamamaktir * sorunumuz.. Kac kisi var ki, gecenin yalnizligi üzerine cöktügünde, kendisinin elinden tutup, düsünüyor bazi seyleri..
Yasam kisa dedigin gibi.. Ve yasamimiz diyebilecegimiz bu kisacik, ama yüreklere sigmayan hikayemizi, zaman ayirarak kendi varligimiza, kendi isteklerimiz dogrultusunda yazacak kadar da güclü olabilmeliyiz..
Hayatın anlamı sona ermektir diye duymuştum kimin söylediğini nerede geçtiğini hatırlamıyorum şuan ... Bizim yapabileceğimiz tek şey var nasıl sona ereceğini belirlemeye çalışmak her nekadar ne zaman öleceğimizi bilmesekte heran ölebilecekmiş gibi yaşamak ... onun dışanda fazla beklentiniz olmasın bu hayattan ...
çoğu zaman aklıma gelir öleceksek niye yaşıoz bi ara sardım reenkarnasyona sanırım bi bedende tekrar dünyaya gelip yeniden devam edicem hayata ama bu düşüncede boştu düşününce neyse gel gelelim her an ölecekmiş gibi yaşarsak hayata hiçbi anlam yüklemezsin ki zaten, sürekli karamsar bi ruh hali içinde olursun gibi geldi bana, ne dersin..
ben önceden hayatın anlamı üzerinde daha bir düşünürdüm...yaşım ilerledikçe vazgeçtim:)düşünmek yerine yaşamaya çalışıyorum desem..
bizler sanıyorum hayatı bizim onu anlamlaştırdığımız ölçüde yaşıyoruz. ben ondan ötesini istiyorum bazen..bu kadar olmamalı diyorum keşfedilebilcek çok şey olduğuna inanıyorum..
Zamani en iyi sekilde degerlendirmektir yasamak.. Dolu doluya.. Cesaretle ve tereddüt duymadan. Ve haz alarak, inatla herseye ragmen yasayarak.. Tebessümlerimizi eksik etmeden tadabilmek herseyi..