Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tuncay Özgünen, “Aşk hiçbir zaman erkek tarafından başlatılmaz, seçimi kadınlar yapar. Erkek, biyolojik olarak güzel olana yönelir” dedi.
Prof. Dr. Tuncay Özgünen, Selçuk Üniversitesi tarafından Tıp Bayramı etkinlikleri kapsamında Meram Tıp Fakültesi’nde düzenlenen “Aşkın ve Sevginin Fizyolojisi” konulu konferansta bir konuşma yaptı. Aşk kavramının kadın ve erkekte ergenlik çağlarında başladığını ifade eden Özgünen, sevgi kavramının ise kişinin kendisini “ben kimim, neyim, neden dünyaya geldim” gibi sorularla tanımaya başladığı 5 yaş sürecinde ortaya çıktığını dile getirdi.
Aşk dürtüsü başlarken 4 duyunun harekete geçtiğini vurgulayan Özgünen, “Aşkın başlaması için ilk olarak karşımızdaki insanın kokusunun beynimizdeki aşk dürtülerini uyarması gerekiyor. Daha sonra sesini ve görüntüsünü beğendiğimiz kişiye dokunmak istiyoruz” dedi. Özgünen, kadının koku yolu ile karşısındaki erkeğin bağışıklık sistemi hakkında bilgi sahibi olduğunu dile getirerek, şunları söyledi: “Eşler seçim yaparken kendi bağışıklık sisteminden çok daha farklı bir sisteme sahip olan kişilere yönelir. Bunun nedeni ise kadının doğacak çocuğunu daha gelişmiş bir bağışıklık sistemiyle dünyaya getirmek isteğidir. İlk olarak kokuyla başlayan sinyaller, daha sonra gözlerle kurulan iletişim, ses ve dokunma ile aşkı ortaya çıkarır. Bu nedenle aşk, hiçbir zaman erkek tarafından başlatılmaz, seçimi kadınlar yapar.”
“ERKEĞİN KENDİNE ÖZGÜ KRİTERLERİ YOKTUR”
Sinyalleri kadınların gönderdiğini ve daha sonraki sürecin erkek- kadın ilişkisi içinde geliştiğini vurgulayan Özgünen, şöyle devam etti: “Eş seçiminde erkeğin kendisine özgü kriterleri yoktur. Erkek, biyolojik olarak güzel olana yönelir. Çocuğunu en sağlıklı şekilde taşıyacak, besleyecek, doğuracak ve bakacak kadını arar. Kadın ise özgüldür. Belirli bir sisteme göre ölçer, tartar ve iyi partneri seçmeye özen gösterir. İlk olarak erkeğin kokusunun kendisine uygun olup olmadığına karar verir daha sonra görüntüsüne dikkat eder. Zeka, güvenilirlik, iletişim, erkeğin kendinden mutlu olması kadınların aradığı özelliklerdir. Kadın için cinsellik son sıralardadır.”
Özgünen, erkeğin karşı cinse agresif tutum ve davranışlarla kendisini göstermeye çalıştığını, kadının ise bu süreçte vücut dilini kullanarak erkeği kendisine çekmek istediğini söyledi.
Efet.. Güzel bilgilerdi... Ilaveten birsey daha eklemek istiyorum.. Insan, ' asik olma ' olayini , kendi teninin kokusunu alamadigindan da gerceklestirir. Bir baska tenin kokusudur onu ceken. Yani, bu ufak bir etmenidir o kivilcimin. Bilimsel böyle..
Ilahiyetine gelince, sevgi icinse evet ( diyorum kendi namima )..
Binlerce sebep sayabilirsin. Her biri diğerinden baskın çıkar. Sonuç aynı. Aşk işte. Bilidiğin aşk. Bu bölümde kaç kişi aylardır kafa patlatıyor, edebiyatçılar, tarihçiler, filozoflar, krallar, kraliçeler geldi geçti binlerce yıldır. Hepsi sevdi-sevildi çözemedi ama aşkı. Yaşamak düşüyor yani. Ne yana dönersen dön kıçın hep arkada kalıyor. Bunun gibi bişey....
Öyle. elbette binlerce sebep var da; bu ten kokusu olayi ilginc gelmistir hep. Ne bileyim, yani öyle iste. Ask denen sey cözülseydi eger, o inanan insanlar bir tutku gibi peslerinden kosmazdi askin.. Ya da kosturtmazdi..
Hihihi:) Hic sorma, artik kolumu uzatip uzatip, kendi kendimi koklamaya baslarim Belki asik olurum ya kendime Niyekine, valla ister bana deli de ister, ister baska sey; ben kendi kendimi öpe koklaya seven biriyim
Bilirim sayin kendimi ya, sanmam basimin dönecegini; zor zanaat