Guantanamo Tanığı

İslam dinimiz hakkında sormak istedikleriniz, merak ettikleriniz, paylaşmak istediklerinizi bu foruma yazabilirsiniz.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
commando
R.Ö.Y. 1. Etap Şampiyonu
R.Ö.Y. 1. Etap Şampiyonu
Mesajlar: 2119
Kayıt: 14-04-2005 13:18

Guantanamo Tanığı

Mesaj gönderen commando »

Guantanamo

Resim Guantanamo esiri İbrahim Şen, yaşadıkları insanlık dışı işkenceleri Vakit’e anlattı... Şen, kampta, “Yahudi komutanlar ve hahamlar bulunduğunu” söyledi

SIRA SİZE DE GELECEK

“İşte, işkence saati yine başladı... İsmi Yasef olan Yahudi komutan, bir taraftan vücuduma elektrik veriyor, diğer taraftan da; ‘Türk terörist, merak etme az kaldı. Irak, İran ve Suriye’den sonra sıra Türkiye’ye de gelecek. Kadınlarınız hizmetçilerimiz, erkekleriniz de kölelerimiz olacak. İstanbul’a geldiğimizde ilk olarak dedeniz Abdülhamid’in mezarını ateşe vereceğiz’ diyordu.

90 ESİR DELİRDİ

Yaşadıklarını, muhabirimiz Adem Özköse’ye anlatan İbrahim Şen, Guantanamo’da “Delirtme odası” denilen bir bölüm bulunduğunu ve burada, insanlık dışı işkencelere maruz kalan 90 esirin delirdiğini söyledi.

KAMP, YAHUDİ KAYNIYOR

“Guantanamo’daki askerlerin yüzde 90’ının başında kippa vardı. İsimleri de hep Yahudi isimleriydi. Guantanamo’da bizim tesbit ettiğimiz 15 Yahudi haham vardı. Esir âlimlerin sorgularında, en az bir haham bulunuyordu.”

İbrahim Şen.... Van nüfusuna kayıtlı ve şu an 25 yaşında... Fıkıh ilmine olan yoğun ilgisi sebebiyle Van’dan Afganistan’a giden Şen, Kandahar’da eğitim gördüğü medresenin bombalanması üzerine Türkiye’ye dönmek için yola çıkarken, Guantanamo üssüne doğru uzanacak günlerin başlangıcında olduğundan habersizdi. 2 yıl 3 ay Guantanamo’da tutulan Şen’in yaşadıkları, özelde İslâm dünyasının, genelde dünya halklarının nasıl bir zihniyetle karşı karşıya olduklarını en çarpıcı şekilde gözler önüne seriyor. Şen’in anlattıkları, insanı dehşete düşürüyor. Ya anlatamadıkları!.. 2 gün sürecek olan röportajımızda, başta Guantanamo’daki direniş olmak üzere birçoğu ilk defa kamuoyuna yansıyacak olan bilgi ve olaylarla karşılaşacaksınız. İşte, Guantanamo tutuklusu İbrahim Şen’in soluk kesen hikâyesi... “Sorgu odasına girer girmez yerlere atılmış Kur’an-ı Kerim’ler dikkatimi çekti. Kadın askerler, üzerimdeki elbiseleri yırtıp, bana fiziksel ve sözlü tacizde bulunmaya başladılar. Bir taraftan İslâm’a ve Peygamberimiz’e hakaretler ediyor, diğer taraftan da benim çıplak haldeki fotoğraflarımı çekiyorlardı. O an öyle utandım ki, Rabbime canımı alması için dua etmeye başladım.” “Hele bir de işkence görürken yaralanırsanız, asıl o zaman azabın büyüğü başlıyordu. Örneğin; işkence esnasında kolunuz bir yerden kırılırsa, kolunuzu kesip atıyorlardı. Bu şekilde 30’a yakın tutuklunun kolunu herkesin gözü önünde kestiler. Yaralı tutukluların kollarını kırarken bir amaçları da bizi korkutmaktı.”

-Öncelikle gözaltına alınışınızdan başlayalım. Nasıl gözaltına alındınız?
2001 yılında fıkıh alanında eğitim görmek için Afganistan’a gitmiştim. Afganistan’a gittikten 6 ay sonra ben ve bir grup arkadaşımın fıkıh eğitimi gördüğü köy, ABD savaş uçakları tarafından bombalandı. Bombalama esnasında birçok Afgan sivil hayatını kaybetti. Bizim bulunduğumuz bölgeye yönelik ABD bombardımanı artınca, Türkiye’ye dönmek için Afganistan’dan ayrılmaya karar verdim. Pakistan-Afganistan sınırını 300’e yakın medrese öğrencisiyle geçerken, Pakistan istihbarat birimleri tarafından gözaltına alındık.
-Niçin gözaltına alındınız?
Size, gözaltına alınışınızla ilgili herhangi bir sebep söylediler mi? Pakistan istihbaratının bizi Amerikalılara satmak için gözaltına aldığını öğrendik. Hatta istihbaratçılardan biri; “Amerika kâfir, fakat dolar güzel” dedi. Zaten Guantanamo’da Amerikalılar tarafından sorgulanırken, Pakistanlı istihbaratçıların beni 5 bin dolar karşılığında Amerikalılara sattıklarını öğrendim.
-İnsan ticareti bu bölgede yaygın bir şekilde yapılıyor mu?
Hem de çok yaygın... Hatta Pakistan istihbaratıyla çalışan bölgedeki bazı köylüler, geçimlerini insan ticaretiyle sağlıyor. Hiç ilgileri olmadıkları halde birçok medrese öğrencisi, El Kaide savaşçısı oldukları yalanıyla Amerikalılara satılıyor.
-Gözaltına alındıktan hemen sonra mı Amerikalılara teslim edildiniz? Hayır. İlk önce 2 gün Peşaver’de tutulduk. Daha sonra Pakistan ordusuna bağlı Kuart Cezaevi’ne götürüldük.

BM YETKİLİLERİ SORGULADI

-Kuart Cezaevi’nde daha çok kimler tutuluyordu?
Ayrıca bu cezaevinde herhangi bir sorgu veya işkenceyle karşılaştınız mı? Kuart’ta daha çok Amerikalılara satılmak için gözaltına alınan kişiler tutuluyordu. Pakistanlı askerler bizi ABD ordusuna teslim edecekleri için herhangi bir sorguya tabi tutmadılar. Yalnız 1 ayın sonunda hücrelerimize BM yetkilisi olduklarını söyleyen Amerikalı bir heyet geldi. El Kaide’ye bağlı olduğumuzu itiraf etmemiz durumunda, bize yardımcı olabileceklerini söylediler. Bu teklifi hiçbirimiz kabul etmedik. Kuart’ta herhangi bir işkence görmedik. Fakat ellerimiz ve ayaklarımız prangalı durumda, bir ay boyunca hücrelerde tutulduk. Bu süre zarfında 10 saniyelik bile olsa prangalarımız çıkarılmadı.
-Kuart Cezaevi’nden sonra nereye götürüldünüz?
Amerikalı askerler Kuart Cezaevi’nden bizi alıp, Afganistan-Kandahar’daki ABD üssüne götürmek üzere kargo uçaklarına bindirdiler. Uçakta her birimizi iplerle birbirimize bağladılar. Zaten başımıza çuval geçirip, ağızlarımızı da bantlamışlardı. Bu yolculuğumuz ipler sebebiyle bizim için tam bir azap oldu.
-Nasıl yani? Biraz açar mısınız?
Elleri arkadan kelepçeli 300 kişiyi iple birbirlerine bağladıkları için, uçak sallandıkça herkes çektiği acı sebebiyle ipi bir tarafa çekiyor, bu nedenle kollarımız kırılacak gibi oluyordu. Hatta 10 kadar arkadaşımızın bu esnada kolu kırıldı. O öyle bir acıydı ki anlatamam...
-Kandahar’daki ABD üssünde neler yaşadınız?
Askerî üsse girer girmez ABD askerleri bize demirlerle saldırdılar. 5’er kişilik gruplara ayırıp, betonun üzerine yatırarak dövmeye başladılar. Her birimizi yarım saate yakın dövdüler. Yarım saatin sonunda 10 kadın Amerikalı asker, beni alıp sorgu odasına götürdü. Tabii bu arada ellerimiz ve ayaklarımız zincirli... Askerlere karşı koymak için en küçük bir mukavemette bulunsan, zincirler sebebiyle ayakların ve kolların kopacakmış gibi oluyordu. Sorgu odasına girer girmez yerlere atılmış, üzerine küfürler yazılmış Kur’an-ı Kerim’ler dikkatimi çekti. Kadın askerler üzerimdeki elbiseleri yırtıp, bana fiziksel ve sözlü tacizde bulunmaya başladılar. Sürekli demirlerle vurdukları için, başım ve yüzüm kanlar içinde kaldı. Bir taraftan İslâm’a ve Peygamberimiz’e hakaretler ediyor, diğer taraftan da benim çıplak haldeki fotoğraflarımı çekiyorlardı. O an öyle utandım ki, Rabbime canımı alması için dua etmeye başladım. Askerlerin saldırı ve tacizleri 1 saat kadar sürdü. Yaşadıklarım tam bir kâbus gibiydi.
-Daha sonra ne oldu?
Kadın askerler bana mavi bir tulum giydirip, erkek askerlere teslim etti. Erkek askerler de zorla saçlarımı ve sakallarımı kestiler. Bu arada gördüğüm işkencelerin etkisiyle devamlı bayılıyordum. 1 hafta boyunca bana ve arkadaşlarıma ara vermeden işkence yaptılar.

UYKUSUZ GEÇEN 40 GÜN

-1 haftanın sonunda nereye götürüldünüz?
Hepimize bir numara verdiler ve sorgu odalarından çıkarıp hücrelere attılar. Benim numaram 274’tü. Bundan sonra hücre işkenceleri başladı. Kandahar’daki ABD üssünde 40 gün kaldık. İnanın bu 40 gün içinde toplam yarım saat uyutulmamıza izin verilmedi. Birkaç dakikalığına uykuya dalsanız, hemen ABD askerleri köpeklerle hücrenize gelip saldırıyorlardı. Hele bir de işkence görürken yaralanırsanız, asıl o zaman azabın büyüğü başlıyordu. Örneğin işkence esnasında kolunuz bir yerden kırılırsa, kolunuzu kesip atıyorlardı. Bu şekilde 30’a yakın tutuklunun kolunu herkesin gözü önünde kesip attılar.
-Guantanamo yolculuğunuz nasıl başladı?
40 gün Kandahar’daki ABD üssünde kaldıktan sonra, aramızdan 300 kişiyi seçtiler ve tekrar başlarımıza çuvallar geçirip, kargo uçaklarına bindirdiler. Tutuklu arkadaşlar, muhtemelen Guantanamo’ya götürüldüğümüzü söylediler. Zaten Amerikalı askerler bize nereye götürüldüğümüz hakkında en ufak bir bilgi vermiyorlardı.
-Afganistan’dan Guantanamo’ya Müslüman tutukluları götüren uçakların İncirlik üssüne ikmal için uğradıkları iddia ediliyor. Sizin bu hususta bir tanıklığınız oldu mu?
Kargo uçağına bindirilen bu 300 kişinin içinde biz 6 Türk’tük. Bizi özellikle uçağın kapısına en uzak yere oturttular. Bu durum bende birtakım şüphelere yol açmıştı. Guantanamo’ya ulaşmadan önce bir yerde 2 saatliğine mola verdik. Ben, kapıya uzak oluşum ve başımdaki çuval nedeniyle mola verilen bu yerin neresi olduğu hakkında bir tespitte bulunamadım. Fakat Guantanamo’ya vardıktan 3 hafta sonra çat pat Türkçe bilen bir Arap tutuklu, uçağımızın mola verdiği yerde Türkçe konuşmalar duyduğunu söyledi.
Guantanamo’daki tutukluları sorgulayan işkenceci askerlerin yüzde 90’ı Yahudiydi “İsmi Yasef olan Yahudi komutan bir taraftan vücuduma elektrik veriyor, diğer taraftan da; ‘Türk terörist, merak etme az kaldı. Irak, İran ve Suriye’den sonra sıra Türkiye’ye de gelecek. Kadınlarınız hizmetçilerimiz, erkekleriniz de kölelerimiz olacak. İstanbul’a geldiğimizde ilk olarak dedeniz Abdülhamid’in mezarını ateşe vereceğiz’ diyordu. Ben bu arada vücuduma verilen elektriğin etkisiyle tekrar bayıldım.” “Delirtme odası”nda sizi yalnız başınıza bırakıyorlar. Bir sandalyeye oturtup, vücudunuzun farklı yerlerine çeşitli kablolar yerleştiriyorlar. Vücudunuza yerleştirilen kablolar çalıştırılınca, çeşitli halüsinasyonlar görmeye başlıyorsunuz. Kulağınıza ilginç ve ürkütücü sesler geliyor ve bir an önce ölmek istiyorsunuz. Guantanamo’da bu odaya giren esirlerden en az 400’ü intihar girişiminde bulundu. 90’ı da delirdi.”

ALLAH RASÛLÜ’NDEN GELEN MÜJDE

- Genel olarak esirlerin moralleri nasıldı?
Guantanamo esirleri yaşadıkları işkencelere rağmen, moral olarak diriler. Ayrıca görülen salih rüyalar, bütün esirlere müthiş moral veriyordu.
- Bu rüyalardan bahseder misiniz?
- Bir sabah Afganistanlı bir kardeş, Kuveytli bir âlime seslenerek; “Hocam, bu gece rüyamda Allah Rasûlü’nü gördüm. Bana; Kuveytli âlim bir rüya gördü, onu size anlatsın diye buyurdu” dedi. Kuveytli âlim gözyaşları içinde; “Kardeşler, vallahi Afganlı arkadaşımız doğru söylüyor. Ben rüyamda Allah Rasûlü’nü gördüm. Fakat rüyamı anlatıp anlatmamam hususunda tereddüt ediyordum. Artık anlatacağım. Rasûlullah bana rüyamda dedi ki; “Nefsimin yedi kudreti elinde olan Allah’a yemin ederim ki, Allah Guantanamo ehlini unutmadı. Guantanamo’daki esirler, Bedir ehline benziyorlar. Melekler onları gıpta ile seyrediyorlar. Onlara müjde ver...”
- Guantanamo’da nasıl karşılandınız?
- Guantanamo’da da aynı Kandahar’daki askeri üstte olduğu gibi, ABD askerlerinin saldırılarıyla karşılandık. Ellerimiz ve ayaklarımız prangalı, başımızda çuval olduğu halde devamlı vuruyorlardı. Her yerim kan içinde kalmıştı. Dayak sebebiyle bayılmışım. Ayıldığımda kendimi sorgu odasında buldum. Başımdaki çuvalı çıkarmışlardı. Karşımda, başlarında Yahudilerin taktığı kippalardan bulunan 4’ü bayan, 6’sı erkek 10 asker, bir de Türk tercüman vardı. Baygınlığımın geçtiğini fark eden askerlerden biri, hemen kadın askerlere beni soymalarını söyledi. Kadın askerler de ellerindeki makaslarla beni anadan üryan bir şekilde soydular. Tekrar işkence seansı başladı. İsmi Yasef olan Yahudi komutan bir taraftan vücuduma elektrik veriyor, diğer taraftan da; “Türk terörist, merak etme az kaldı. Irak, İran ve Suriye’den sonra sıra Türkiye’ye de gelecek. Kadınlarınız hizmetçilerimiz, erkekleriniz de kölelerimiz olacak. İstanbul’a geldiğimizde ilk olarak dedeniz Abdülhamid’in mezarını ateşe vere ceğiz” diyordu. Ben bu arada vücuduma verilen elektriğin etkisiyle tekrar bayıldım.

ASKERLERİN % 90’I KİPPALI

- Kippalı Yahudi askerlerden bahsettiniz. Bu askerlerden Guantanamo’da çok var mıydı?
- Size şunu söyleyebilirim. Guantanamo’daki askerlerin % 90’ının başında kippa vardı. İsimleri de hep Yahudi isimleriydi. Guantanamo’da bizim tesbit ettiğimiz 15 de Yahudi haham vardı. Esirler içindeki âlimlerin sorgularında, en az 1 haham bulunuyordu.
- Sorgu odasından kaç gün sonra çıkabildiniz?
- 10 gün boyunca devamlı işkenceye tabi tutuldum. Devamlı olarak, Usame bin Laden ve Molla Ömer’in nerede olabileceğini soruyorlardı. Ben ise bu kişileri hayatımda bir kere bile görmemiştim. İşkence gördüğüm 10 günün son 3 günü beni başka bir odaya götürdüler. Bu oda, diğer sorgu odasına göre daha düzenliydi. İlk önce odadaki televizyonu açtılar ve benden televizyondaki ahlaksız filmi seyretmemi istediler. Ben seyretmemek için başımı aşağı eğdikçe, onlar vücuduma daha fazla elektrik veriyorlardı. Bu durum yaklaşık 45 dakika sürdü. Daha sonra iki asker herkesin gözü önünde birbirleriyle ilişkiye girmeye başladı. Ben utancımdan ne yapacağımı şaşırdım. Devamlı olarak içimden, “Hasbünallahü ve ni’mel vekîl” diye duada bulunuyordum. Kadın askerlerden biri eğer kabul edersem, bir kadınla ilişkiye girebileceğimi söyledi. 3 gün boyunca beni ikna etmeye çalıştılar. Tekliflerini kabul etmeyince, bu sefer diğer sorgu odalarına hiç benzemeyen farklı bir odaya götürdüler.

DELİRTME ODASI

Bu odanın diğer sorgu odalarından farklı olan yönü neydi? - Odanın her tarafı çeşitli elektromanyetik âletlerle kaplıydı. Bu odaya Guantanamo’daki esirler kendi aralarında “Delirtme odası” diyorlar. Ben oradayken deliren 90 kadar Müslüman esir, bu odada fazla bırakılmaları sebebiyle delirdi. “Delirtme odası”nda sizi yalnız başınıza bırakıyorlar. Bir sandalyeye oturtup, vücudunuzun çeşitli yerlerine çeşitli kablolar yerleştiriyorlar. Önce odanın ısısı düşürülüyor, daha sonra da yükseltiliyor. Mesela odanın ısısı -20 derece soğuktayken, birden 60 derece sıcağa çıkarılıyor. Vücudunuza yerleştirilen kablolar çalıştırılınca, çeşitli halüsinasyonlar görmeye başlıyorsunuz. Bütün dengeniz bozuluyor. Kulağınıza ilginç ve ürkütücü sesler geliyor ve bir an önce ölmek istiyorsunuz. Öyle bir acı çekiyorsunuz ki, tarifsiz... Guantanamo’da bu odaya giren esirlerden en az 400’ü intihar girişiminde bulundu. 90’ı delirdi. Deliren esirleri Delta D Bloğu’na götürüyorlardı. Birçok esir bileklerini kesti. Ben de o “Delirtme odası”na girdikten sonra çok kötü günler yaşadım. Kendimi tanıyamıyordum. Sanki içimde başka bir insan vardı. Sürekli onunla mücadele etmek zorunda kalıyordum. Kulağıma gelen uğultular, benden sürekli intihar etmemi istiyorlardı. Fakat Allah’ın yardımıyla yavaş yavaş kendime geldim. Bu odadan çıkarıldıktan sonra da 2 sene boyunca kalacağım hücreme götürüldüm. - Hücrede günlerinizi neler yaparak geçiriyordunuz?
- Hücrelerde sürekli olarak Kur’an’ı Kerim okuyorduk. Guantanamo’daki esirlerin % 90’ı hafız oldular. Aramızdaki âlimler; “Allah’ın kuluna kaldıramayacağı yükü yükleyemeyeceğini” ve her şartta İslâm’ın izzetini ayakta tutmamız gerektiğini söylüyorlardı. Biz de askerlerin morallerini bozmak için çeşitli eylemler yapıyorduk.
- Ne tür eylemler?
- Her gece mutlaka Usame bin Laden’i öven marşlar söyleniyordu. Çünkü Amerikalı askerlerin en çok nefret ettikleri insan, Usame bin Laden’di. Ayrıca hücrelerin demirlerine vurarak, İslâm’ın zafer kazanacağına, ABD ve İsrail’in yıkılacağına dair sloganlar atıyorduk. Hücrelerdeki arkadaşlarla Amerikalı askerler geldiği zaman, silah sesi çıkarmaya karar verdik. 1 gün sonra askerler bizim bulunduğumuz bloğa geldiklerinde, ağzımızla silah sesi çıkarmaya başladık. Askerler birden paniğe kapılıp yere yatarak; “Saldırıya uğruyoruz. El Kaide Guantanamo’ya saldırıyor” diye bağırmaya başladılar. Herkes bir tarafa kaçışmaya başladı. Askerlerin düştükleri komik duruma dakikalarca güldük. Bazı esirler de, ellerine fırsat geçirdikleri an, ABD askerlerini esir alıyorlardı.

SUUDİ TUTUKLUNUN ÇEVİK GİRİŞİMİ...

- Hücrelerde ABD askerlerini esir almanız imkansız değil mi? - Normalde hücrelere 15 kişi birlikte ve yanlarında bir köpek bulundurarak geliyorlardı. Bir gün başında kippa olan Yahudi askerler; “Biz 3 kişi sizi odanızdan alıp, sorguya götürebiliriz” diye hava atmak için bir Suudi Arabistanlı esirin hücresine girdiler. Hücre kapısı açılır açılmaz, bu Arap kardeş askerlere saldırdı. 5 dakika içinde 3 askeri hücreye sokup, üzerlerine hücrenin kapısını kapattı. Bizim kaldığımız blokta askerlerin ilan yaptıkları bir mikrofon vardı. Bu mikrofondan çıkan sesi Delta Kampı’ndaki bütün asker ve esirler duyabiliyordu. Arap esir daha sonra bu mikrofonu eline alıp, “Ey Amerikalılar, ey İsrailliler, 3 askerinizi hücreye tıktım. Bir gün Bush ve Şaron’u da bu hücrelere sokacağız. Allah’ın vaad ettiği zafer çok yakında gelecektir. İzzet mücahidlerindir” diye bağırdı. Hücrelerin her birinden “Tekbir” sesleri gelmeye başladı. Guantanamo’yu ele geçirmiş gibi sevindik. Daha sonra gelen askerler, bu Arap kardeşi kelepçeleyip, götürdüler. Ona 40 güne yakın i şkence yaptılar. Vücudu yara bere içinde hücresine döndüğü zaman bile ABD askerlerine; “Bir daha 3 kişi hücrelerimize gelmeye cesaret edin bakalım.Yine sizi, buraya tıkacağım” diye tehditlerde bulunuyordu.

Bir başka olay daha anlatayım. Rüstem isimli bir Çeçen esir vardı. Küçük boyluydu, fakat çok iyi döğüşebiliyordu. O da bir sayım esnasında 4 ABD askerini dövüp, onları kaldığı hücreye kapattı. Daha sonra da gidip ABD askerlerine; “Bakın sizin arkadaşlarınızı hücreye kapattım. İslâm’ın hayırlı evladları bir gün Guartanamo’ya gelip, hepinizi, bizi kapattığınızı hücrelere tıkacaklar” diye tehditte bulundu. ABD askerleri Rüstem’in ellerini kelepçeyip, onu götürdüler. Rüstem’den bir daha haber alamadık.

“90 KİŞİ İŞKENCEDEN DELİRDİ”

- Guantanamo’daki esirlerin açlık grevi yaptıklarına dair haberler geliyor. Bütün esirler bu açlık grevine katılıyor mu?
- Gördükleri işkenceler ve kendilerine verilen ilaçlar sebebiyle deliren esirlerin dışında herkes katılıyor. Yeni bir ilaç çıktığında ilacı kontrol etmek için kobay olarak bizi kullanıyorlardı. Ben Guantanamo’da kaldığım 2 sene içinde, 90 esirin delirdiğine şahid oldum. Fakat 1300’e yakın esir, açlık grevi yapıyordu. Açlık grevi Guantanamo’da haklarımızı almak için en iyi yöntemdi. Birçok isteğimizi açlık grevi sayesinde Amerikalılara kabul ettirdik. - Kabul ettirdiğiniz istekler nelerdi? - Mesela kadın askerlerin sayım için hücrelerimize gelmelerini istemiyorduk. İlk önce bu isteğimize karşı çıktılar. Fakat biz eyleme başlayınca kabul etmek zorunda kaldılar. Kadın askerlere; “Çirkin, çöp tenekesi” diye isimler takmıştık. Onlara bu şekilde seslendiğimiz de, sinirden köpürüyorlardı. Her hücreden bir kişinin ezan okumasına izin vermelerini de yine açlık grevi eylemiyle sağladık. Ayrıca Kur’an-ı Kerimler’in yere atılmasını da, açlık grevleri yoluyla engelledik. Guantanamo’da işkence ve saldırı olduğu kadar, direniş de var. Fakat, Guantanamo’nun bu yönü sürekli olarak kamuoyundan saklanıyor.
- Amerikalılar, Guantanamo’ya sürekli yeni esirler getiriyorlar mıydı?
- Evet, hem de her hafta. Zaten mevcud bloklar, getirilen esirlere yetmediği için Guantanamo’ya devamlı yeni bloklar inşa ediyorlardı.
- Serbest bırakılmanız nasıl gerçekleşti?
- Guantanamo’da kimin, ne zaman serbest bırakılacağı belli olmuyordu. Bir gün yine kaldığım hücreye gelip, beni sorgu odasına götürdüler. Yalan makinasına bağlayıp tekrar sorguladılar. El Kaide militanı olmadığıma kanaat getirdiklerini söyleyip, serbest bırakılacağımı söylediler. Daha sonra da, Türkiye’ye gönderilmek üzere bir uçağa bindirildik. Bu uçak Adana-İncirlik Hava Üssü’ne indi. Amerikalı yetkililer, burada da bizi Türk polisine teslim ettiler. Tük polisi de bir gün şubede tuttuktan sonra, serbest bıraktı.
[b] Biri Ecdadima Küfrettimi boğarim.
Boğamasamda yanımdan kovarım..
Yumuşak başlıysam kim dedi uysal koyunum..
Kesilir ama çekmeye gelmez boynum..
Mehmed Akif Ersoy [/b]
Kullanıcı avatarı
commando
R.Ö.Y. 1. Etap Şampiyonu
R.Ö.Y. 1. Etap Şampiyonu
Mesajlar: 2119
Kayıt: 14-04-2005 13:18

Mesaj gönderen commando »

Adem Özköse kardeşimiz aracılığıyla Guantanamo zindanından çıkmış İbrahim Şen ile tanıştık. Guantanamo’yu birinci ağızdan dinlemek, orada yaşananları yaşayanın gözlerinden okumak nasip oldu. Gözlerinden okumak dedim de, İbrahim kardeşimizin gördüğü işkencelerden gözü de nasibini almıştı, vücudunun pek çok organı gibi ve artık gözlük takıyordu.
İşgalcinin elinde tuttuğu esirlere muamelesini anlatırken, Ebu Gureyb’de kalmış Hacı Ali Kaysi ile hiç karşılaşmamış oldukları halde, neredeyse aynı cümleleri kuruyordu kimi yerde. “Onların hedefi; İslâm ümmetinin ahlaki olarak çöküşünü sağlamak…” Tutuklular arasındaki yozlaşmanın tükürmekle başladığını söylüyor. Önce tükürüyor, sonra küfrediyor, sonra başka karşılıklar veriyor. Ve bozma girişiminin serencamı böyle başlıyor.
Sorgulamada esas amaçlarının bilgi almak olmadığını söylüyor İbrahim. Aşağılama yöntemlerini, süfli, aşağılık işkence çeşitlerini anlatmaya dili varmıyor elbet. Susuşundan anlıyorsunuz işgalcinin sapıkça işkence yöntemlerini ve nemenem aşağılık bir topluluk olduğunu… Ama İbrahim’i bozamamışlar. Kadını aracı kılmak, kullanmak işkence yöntemlerinin başında yer alsa da inancıyla kuşandığı mahcubiyetini kaybetmemiş İbrahim... Bir kadınla konuşurken edep ve terbiyesini terbiyesizlerin terbiyesizliğini anlatırken dahi bozmuyor.
Murat Kurnaz’ı soruyorum... MAZLUMDER, Murat için her türlü eylemi ve hukuk mücadelesini denemişti. “Murat’ı bırakmazlar, Murat’ı bıraktıklarında çok büyük bir skandal açığa çıkar; çünkü Murat orada hiçbir gerekçe gösterilmeden tutuluyor” diyor.
Murat Kurnaz, mazlumları doldurmak için, her geçen gün bir yeni bloğun inşa edildiği Guantanamo işkence üssünün ne ilk ne son kurbanı; o mazlumiyetin sembolü olarak o zindanda tutulacak. Tutacaklar ki oyunları, yalanları, alçak düzenleri açığa çıkmasın. Dileriz bu hesapları da ters düz olsun da, mazlum Murat bir an önce özgürlüğüne kavuşsun.
İbrahim vedalaşırken Murat’a, annenin telefonunu söyle de ezberleyeyim senden haber vereyim diyor. Mütebessim bakıyor Murat... İbrahim’e, “Anne ve babaya selam söyle” diyor yalnızca.Murat, İbrahim ve diğerleri. Türkiyeli, Iraklı, Afganistanlı tüm tutulanlar… İşkencenin eleğinde ömür tüketenler… İşkence terminolojisi oluşturulmuş her bir masum bedende. Her birinin tabi olduğu insan onurunu ayaklar altına alan insanlık dışı uygulamalar, işgalcinin ruh dünyasını, dünya görüşünü ve ötekileştirdiklerine karşı bakış açısını gözler önüne seriyor bir bir…
Ben çıkarken yüze yakın delirmiş insan vardı diyor İbrahim: “Kendi dışkısını yiyen, idrarını içen, soyunan insanlar haline gelmişlerdi. Bir hücre vardı istediklerinde soğuk, istediklerinde sıcak hava veriyorlar, doktor gelip kontrol ediyor ve 3 dereceye daha dayanır diyor ve işkence artırılarak devam ediyor. Sıcaklık işkencesi sonrası acıdan yolunup atılmış saçlar kalıyordu odada…”
İşgalci bıraktığı insanların tüm bu yaşananları anlatacağını hesaplamıyor mu? Hesaplıyor ve zaten kamera çekimleri eşliğinde gerçekleştirip, sonra da servis ettiği görüntüler bu hesabın bir parçası. Birilerinin anlatmasını, birilerinin dinlemesini, birilerinin yazmasını, birilerinin okumasını ve diğerlerinin de korkmasını istiyor. Korkuyu büyütmek, yaymak maksadını güdüyor beyinsizler, ama tüm hesapların üstünde Allah’ın da bir hesabı olduğunu göremiyor. Ve Müslümanların Allah’tan aldıkları gücün ve kuvvetin O’nun yolunda gelen kahrın ve lütfun hoş karşılandığını, cihad ve şehadet inancını; ne kadar kafa yorarlarsa yorsunlar anlayamayacaklar.
Esirleri rencide etmek için Kur’an-ı Kerim’e hakaret etmeleri onları daha bir bilemiş. Ve yüzde 90’ı hafız olmuşlar. Çok kısa sürede Kur’an-ı Kerim’i ezberleyip, alın demişler; biz sizden Kur’an istemiyoruz. İran, Moritanya, Cezayir, Türkiye, Kosova, Mısır, Ürdün… Bütün bu ülkelerden topladıkları insanlar o çetin şartlar altında eğer işkenceden delirmemişlerse, duruşlarını bozmuyor, direnişlerini sürdürüyorlar. Onların kararlılığı çok kısa sürede 20 askerin intihar etmesine sebep olmuş ve çareyi zaten psikopat olan askerlerini 4 ayda bir değiştirmekte bulmuşlar. Öyle bir şart düşünün ki, işkencecisi bile intihar etsin. İşte burası sözün bittiği yer. Hasbünallah veniğmelvekil.

Demet Tezcan (vakit)
[b] Biri Ecdadima Küfrettimi boğarim.
Boğamasamda yanımdan kovarım..
Yumuşak başlıysam kim dedi uysal koyunum..
Kesilir ama çekmeye gelmez boynum..
Mehmed Akif Ersoy [/b]
Kullanıcı avatarı
tarlaci
New Friend
New Friend
Mesajlar: 4
Kayıt: 13-04-2006 02:12

Mesaj gönderen tarlaci »

Bu yazıyı okuduktan sonra çok üzüldüm.
Kullanıcı avatarı
rüya
Best of TurkiyeForum
Best of TurkiyeForum
Mesajlar: 2885
Kayıt: 10-07-2006 20:03

Mesaj gönderen rüya »

insanlık dışı bunlar bide insan hakları derler nerdeyse
Kullanıcı avatarı
commando
R.Ö.Y. 1. Etap Şampiyonu
R.Ö.Y. 1. Etap Şampiyonu
Mesajlar: 2119
Kayıt: 14-04-2005 13:18

Mesaj gönderen commando »

Guantanamo listesi


Amerikan emperyalizminin İslâm âlemine karşı başlatmış olduğu son haçlı seferlerinde esirlere yapılan kötü muamelede Guantanamo ve Ebu Gureyb sembol isimler haline geldi. Çünkü buralarda, tarihte benzerlerine nadir rastlanan vahşet örnekleri sergilendi ve bu vahşet uygulamalarının bazıları dünya kamuoyuna da yansıdı. Fakat Ebu Gureyb’deki zulüm ve vahşet uygulamalarına maruz kalan tutsakların sembol ismi haline gelen Ebu Ali Kaysi Türkiye’ye geldiğinde Irak’ta Ebu Gureyb benzeri onlarca zindan ve esir kampı olduğunu, hepsinde de aynı çirkin muamelelerin yapıldığını söylemişti. Aynı şekilde

Guantanamo benzeri daha birçok esir kampının olduğu da gizli işkence merkezleriyle ilgili haberlerin yayınlanmasıyla birlikte gündeme geldi.
Gizli işkence merkezlerine sıra gelmeden önce işgal edilmiş ülkelerde kurulan esir kampları vardı ki bunların birçoğundan kamuoyunun yeterince haberi olmamıştır. Dolayısıyla buralar gerçekte “gizli” kategorisine girmese de gündeme taşınmadığından, içinde yapılan insanlık dışı uygulamalar hakkında medya organları vasıtasıyla yeterince bilgi verilmediğinden bir bakıma gizli kalmışlardır. Örneğin Afganistan’daki Bagram esir kampının Guantanamo’dan veya Ebu Gureyb hapishanesinden geri kalır yanı yoktur.

Buralar Amerikan emperyalizminin demokrasi, insan hakları ve özgürlük anlayışını yansıtmaktadır. Gerçek Amerika’yı Hollywood filmlerinde, CNN ekranlarında, The New York Times sayfalarında değil, işte buralarda bulmak mümkündür. Fakat bizim bu hususları hatırlatmamızın asıl sebebi geçtiğimiz günlerde ABD Savunma (saldırı) Bakanlığı yani Pentagon’un Guantanamo’ya sokulan esirlerle ilgili bir liste yayınlamasıdır.
Pentagon, ABD’nin haber emperyalizminin en aktif cephesi olarak görev yapan Associated Press ajansının “bilgi alma özgürlüğü” gerekçesine dayanarak talepte bulunması üzerine Guantanamo’ya giren esirlerle ilgili bir liste yayınladı. Böylece bir bakıma “el-Kaide veya Tâliban mensubu oldukları iddiasıyla ne kadar kişi esir aldıysak ve elimizde ne varsa hepsi bu listededir” demek istedi. Oysa dediğimiz gibi Guantanamo sembol haline geldiğinden öne çıktı. Yoksa Amerikan emperyalizminin, el-Kaide gerekçesini kullanarak tutukladığı, işkence merkezlerine ve esir kamplarına götürdüğü daha pek çok insan bulunmaktadır. Üstelik bir zamanlar

Türkiye’de 28 Şubat sürecinde sırf İslâmî çağrışım yapan isimlerinin olması sebebiyle içki satan büfelerin bile kara listeye alındığı gibi Amerikan emperyalizmi de kıbleyi gösteren saat takmaları sebebiyle bazı gençleri “el-Kaide üyesi” suçlamasıyla esir kamplarına ve işkence merkezlerine götürmüştür. Afganistan ve Pakistan’dan götürülenlerin birçoğunun da, Pakistan askerlerinin para kazanmak amacıyla yakalayıp işgalci Amerikan askerlerine sattığı kişiler olduğu sonradan ortaya çıktı. Tıpkı bir zamanlar insan avcılarının tehlikeli geçitlere pusu kurarak oralardan geçenleri yakalayıp köle tâcirlerine sattıkları gibi. Bu açıdan bakıldığında Amerikan emperyalizminin yaptığı, uluslararası eşkıyalıktan başka bir şey değildir. Onunla işbirliği yapanlar ise bu eşkıyalığın avcılarıdır.

ABD’nin son dönemdeki haçlı seferlerinde kurduğu işkence merkezleri ve esir kampları sadece Ebu Gureyb ile Guantanamo’dan ibaret olmamakla birlikte, Guantanamo tutsaklarıyla ilgili listede de doğru bilgi verilmediği görülmektedir. Listede 558 kişinin ismi veriliyor ve daha önce serbest bırakılanlar da dâhil olmak üzere adı geçen esir kampına girenlerin bunlar olduğu ileri sürülüyor. Oysa söz konusu kampın oluşturulmasının ilk döneminde buraya nakledilen ve sonra serbest bırakılmaları ya da ülkelerine gönderilmeleri söz konusu olan 140 kişinin ismi listede geçmiyor. Yine yıllarca kampta tutulduktan sonra serbest bırakılan dört Fransız Müslümanın ismi de geçmiyor. Bunlar bilinenler. Bir de bilinmeyenler var. Yani bu kişilerin listeye alınmamış olması verilen bilgilerin doğruluğu ve yeterliliği konusunda ciddi şüphe uyandırmıştır. Bu sebeple liste, insan avcıları tarafından kaçırılıp Amerikan eşkıyalarına teslim edilen ve şu ana kadar kendilerinden bilgi alınamayan birçok kişinin Guantanamo’da mı yoksa diğer işkence merkezlerinde mi olduğu hakkında yeterince bilgilendirici değildir.

Ayrıca liste, tutsakların durumları hakkında da aydınlatıcı bilgi vermemektedir. Dolayısıyla AP’nin talebiyle bilgilenme özgürlüğünün gerçek anlamda bir karşılığı elde edilmiş değildir. Amerikan emperyalizmi belki bu talebi kendi açısından bir tezkiye raporu yayınlama fırsatı olarak değerlendirmiştir.

Ahmed Varol
[b] Biri Ecdadima Küfrettimi boğarim.
Boğamasamda yanımdan kovarım..
Yumuşak başlıysam kim dedi uysal koyunum..
Kesilir ama çekmeye gelmez boynum..
Mehmed Akif Ersoy [/b]
Cevapla
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 5 misafir